12 Ekim 2016 Çarşamba

ERGÜN VEREN’İN: “OKYANUSU GÖLE SIĞDIRMAKTIR ŞİİR” ADLI ESERİ Abdullah Çağrı ELGÜN

Ergün VEREN’İN: “OKYANUSU GÖLE SIĞDIRMAKTIR ŞİİR” ADLI ESERİ
                                  Abdullah Çağrı ELGÜN

                                  
21 Ekim 1965 tarihinde Eskişehir doğdu. Ailesinin tek çocuğu olarak, ilk, orta ve lise eğitimini Eskişehir’de bitirdi.  Jandarma Astsubay okulunda askerî eğitim alarak  Jandarma Astsubayı olarak mezun oldu.
1983 – 2008 yılları arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinde “Jandarma Astsubay” olarak yaptığı kamu görevinden sonra emekliye ayrıldı. Görevi gereği Anadolu da yaklaşık elli ilin il merkezleri ile birçok ilçe ve köylerinde belli sürelerle kamu görevinde bulundu.

1998 yılında Anadolu Üniversite Açık Öğretim Fakültesi, Halkla İlişkiler Bölümünü bitirdi. Gayrimenkul Danışmanlığı ve Sigorta Danışmanlığı ile Amatör Denizcilik alanlarında özel eğitim aldı.

Kısa bir süre Halkla İlişkiler ve İletişim konularında özel sektör kuruluşlarına danışmanlık yaptı.

Bunlarla birlikte, Edebiyat, tarih ve halkbilimi alanlarına özel merakı bulunan Ergün VEREN’in,  yayımlanmış veya yayımlanmayı bekleyen çeşitli konularda makaleleri, denemeleri ile şiirleri ve araştırmaları bulunmaktadır. Evli ve iki çocukludur.

Üyesi Olduğu Sivil Toplum Kuruluşları

HKAK     (Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu) (Yönetim Kurulunun 15.3.2010–10/2 Sayılı kararıyla)
İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) (Sicil No: 1577)
TEMAD  (Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği) (Sicil No: 16–121)

Sanatçının eser çalışmaları devam etmekte olup; “Dünden Bugüne Takvimler” isimli, takvimlerin tarihi gelişimi ve çeşitleri konulu, yazıları; 
Yayıma hazırlama çalışması devam eden “Bayraklar, Bayrak Bilimi ve Türk Bay­rağı”nın kökleri, tarihi gelişimi ile hakkındaki çeşitli iddia ve yakla­şımlar konulu araştırmalar;
 “Aklımın Ucunda” http://akliminucunda.net/ isimli e-dergide;
“Sombahar.com”;
“Eski-Yeni” isimli Eskişehir Valiliği Şehir Kültürü Dergisinde http://www.eskisehir.gov.tr/ yayınlanan yazı ve şiirleri;
Haberleşme Bülteni - Eskişehir Ticaret Lisesi 1982 yılı 6-B sınıfı mezunları arasında irtibatı ve bilgi akısını sağlamak için aylık olarak hazırladığı “6-B’LİLER” isimli haberleşme bülteni;
Makale -  “Milli Piyango Çekiliş Günleri İle “Sekiz Yıldız Ahkâmı” İnancı Arasındaki İlişki”; Uluslar arası hakemli BAL-TAM Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi Dergisi; 
Makale -  “Tokat-Basçiftlik İlçesinin Halk Bilimi Yönünden İncelenmesi”
Makale -  “Eskişehir Odunpazarı Bölgesinde Çıngıl İnanması ve Uygulaması “ (Uluslararası hakemli MİLLİ FOLKLOR Dergisi)

Yazılı Kaynaklarda Anadolu’da Halk Takvimi ve Halk Meteorolojisi Adlı KitabınIN içinde Geçen BaŞlıklar: 
TAKVİM, ZAMANIN ÖLÇÜLMESİ (ZAMAN ÖLÇÜSÜ, KAVRAMLARI, GÜN, HAFTA, AY, YIL, YIL (MEVSİMLER), TAKVİM SİSTEMLERİ, 1 ÇEŞİTLİ MEDENİYETLER TARAFINDAN KULLANILAN TAKVİM TÜRLERİ ve TARİHİ GELİŞİMLER,  2 ON İKİ HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ, 3 MISIR TAKVİMİ , 4 HİCRİ TAKVİM, 5 JÜLİEN TAKVİM, 6 GREGORİYEN, TAKVİM   HALK TAKVİMİ, HALK TAKVİMİNİN OLUŞUMUNDAKİ TEMEL   ETKENLER, HALK TAKVİMİNİN OLUŞUMU VE ÖĞELERİ , SAYILI GÜNLER, FIRTINA TAKVİMİ, BAYRAMLAR, DİNİ BAYRAMLAR, MEVSİMLİK BAYRAMLAR, Bahar Bayramları, Mevsimlik Bahar Bayramları, HIDIRELLEZ BAYRAMI, NEVRUZ BAYRAMI, Anadolu’da ve Orta Asya'da Nevruz Kutlamaları, HAYVANCILIK VE ÇOBAN BAYRAMLARI, Koç Katımı Törenleri, Saya Bayramı, Döl Törenleri, MİLLİ BAYRAMLAR, ÇEŞİTLİ FAKTÖRLERİN HALK TAKVİMİNE, YANSIMALARI, ÇESİTLİ DOGAL ve TOPLUMSAL OLAYLARIN YANSIMASI, TOPLUMA GİREN YENİLİKLERİN YANSIMASI, TOPRAGIN İŞLENMESİ ve EKİN ile İLGİLİ UYGULAMALARIN, YANSIMASI, YÖREDE EN ÇOK TARIMI YAPILAN, ÜRÜNDE BAKIM, OLGUNLAŞANI DEVŞİRME VE HARMANLA İLGİLİ UYGULAMALARIN, YANSIMASI, YÖREDE EN ÇOK YETİŞTİRİLEN HAYVANLA İLGİLİ, UYGULAMALARIN YANSIMASI, GENEL NİTELİKLİ OLGULARIN YANSIMASI, ANADOLU DISINDAKİ, BAZI TÜRK ve KARDEŞ, TOPLULUKLARDA HALK TAKVİMİ, ÇERKEZLERDE ESKİ TAKVİMLER, HAKAS TÜRKLERİNDE HALK TAKVİM ÇUVAŞ, KIRGIZ VE, YAKUT TÜRKLERİNDE HALK TAKVİM, TÜRKMENİSTAN’DA HALK, TAKVİMİ, HALK METEOROLOJİSİ, METEOROLOJİ, Yazılı Kaynaklarda Anadolu’da Halk Takvimi ve Halk Meteorolojisi, TÜRKİYE’DE METEOROLOJ TEMEL METEOROLOJİK BİLGİLER, TÜRKİYE İKLİMİ, HALK, METEOROLOJİSİ,  HALK METEOROLOJİSİNİN BÖLÜMLER, Güneş, Ay, Rüzgâr ve Bulutlara Dayalı Hava Tahmini  ve, İnanmaları, insan, Hayvan ve Bitkiye Dayalı Hava Tahmini ve İnanmalar.”

“OKYANUSU GÖLE SIĞDIRMAKTIR ŞİİR” 

ADLI KİTABI HAKKINDA:


2009, VEREN, Ergün,  Kitap  (Şiir)  ISBN: 975–60560678-0-8, “Türkerler Kitap Kırtasiye Dağıtım San. ve Tic.Ltd.Şti.M.Fevziçakmak Cd. No: 1/D Beşevler/ANKARA” verilen adreslerde baskısı yapılan şiir kitabı  orijinal bir baskı ile piyasaya sürülüyor.

Kitapta yer alan şiirlerin büyük bir bölümü yaşanan hayata dönük, hayatın içinden mısralara yer veriyor. Sanatçı şiirini serbest vezinle yazıyor. Hece ile yazılmış birkaç şiiri de var.
Şiir kitabında kendine has bir şiir uslûbu yakalayan Ergün VEREN, kolay, külfetsiz halk dilini kullanıyor.Şiire gönül veren dostlar kervanına katılan VEREN’in daha nice şiirlere imza atacağını şimdiden söylemek mümkün.

Sanatçı şiirlerinde bulduğu hayatta yaşadığı, Memleketinde, şehrinde, ilçesinde ve köyünde yaşadıklarını, gördüklerini, izlediklerini, deney ve tecrübelerle elde ettiği birikimleri şiirlerine konu olarak seçmiş ve bunları mısralara yansıtmıştır. Bu bakımdan, sanatçının bu kitabı gelecekte hayatın geçmişine ışık tutabilecek bir tarih, örf, âdet ve gelenekler konusunda da bilgilere sunacaktır.

İÇİNDEKİLER:
“Liselinin Arzusu , Siz Malatyalı Mıydınız?, Sevmek İstiyorum Seni Ankara,Ankara’ya Sitemim, Uzaktakilere, Ankara’ya Sitemim, Serzenişim, Başarıdan Mutluluğa, Babam, Yazıyorum, Rastlantı Mı Ne?,  Ne İstersin (1), Ne İstersin (2), Ne İstersin (3), Misin?, İşte O An , Tanı, Dünden Bu Güne, Ey Cânân,  Sende Ben, Kırağım , Çoban Armağanı, Ege Kıyılarında Yaz, Ege’de Sen, Ege’de Şafak Vakti, Özlem, Yalnızlık, İlkler İlhan, Ne Diye, Minik Sıla’ya, Sessizliği, Sen, Girme, Ay Işığına Yağan Kar, Aksamcının Tesellisi, Dost-u Bade, Ayrılığın Şavkı, Mehmet’ime, Olaydım, Gönül, Yasamak,Vurulduk Bakışlarına, Çökünce Kara Gece, Baharda Yağmur, Yaren, Bu Aksam, Bu Aksam, Ege’ye Doğarken Gün, Dediler Dedik, Ankara’da Bayram Sabahı, Raylar Üstünde, Sızım, Galiba Olmayacaksın Ebediyen,  Son, Nefesten Sonrası,Yasa, Kadın. Erkek. Ask ve Yalnızlık” başlıkları altında topladığını görmekteyiz.

 BASLARKEN:
“ …Hani içiniz içinize sığmaz, sürekli kaynar, mutlusunuzdur, hep onu düşünürsünüz, birlikteliğinize ve mutluluğunuza mutluluk katmak için hayaller kurarsınız, o sizin her şeyiniz, kendinizden bir parçadır, onunla birlikte iken baksa hiçbir şey görmez gözünüz ya. İşte bende bu günlerde bu duygular içindeyim. Yıllardır, umutlarımı, öfkelerimi, mutluluk ve hüzünlerimi biriktirdiğim notlarımı bu günlerde kitap haline dönüştürmenin telaşı içerisindeyim. Aklımda hep bu iş. Adeta yemeden içmeden kesildim desem yeri var… “ diye yazmıştım 28 Mart 2002 tarihindeki önsöz taslağına ve devam etmiştim;

“… Bu, ilk kitabım belki hiç basılmayacak, basılamayacak; ya da yeni eklemeler yapılacak ve içindekiler çoğalacak.Basılsa bile kimseye ulaşamayacak ya da beklediğim ilgiyi görmeyecek. Belki yine, sadece fikirlerime, tecrübelerime ve anlattıklarıma kulak veren yakın çevreme, dost ve sohbet meclislerinde dilimin döndüğünce anlattıklarımla yetineceğim; ama olsun; bu benim eserim. Geride tek nüsha olarak kalacak bile olsa, dünyaya bir eser bırakmanın mutluluğunu yasayacağım ve bu mutluluğun verdiği huzurla öleceğim. Umut bunun ilk olması, ama son olmaması… “ Ne mutlu bana ki içindekiler çoğaldı! Yakın çevreme ulaştı ve beğenildi. Bu ilk kitap olacak; ama son olmayacak. Haydi rastgele… 
Ergün Veren Ankara, 10 Mayıs 2009


        ÖNSÖZ
         “ …Okuyucu, önsöz okumazsın sen, biliyoruz, kendimizden biliyoruz bunu. Haksız da değilsin hani. Önsözlerin çoğu anlayışına sınır koyar; bir gözlük takar gözüne. Öyle ki, ne kadar güzel de gösterse görülmüş bir dünyayı gösterir sana.

Önsözü eserin sahibi de yazmış olsa, sana dilediğini göstermeye hakkı yoktur o eserde. Hakkı olsa da çokluk bir şey kazanmaz bundan; çünkü eserle senin serbestçe kaynaşmana, onun kasını gözünü değil de topuğunu ya da saçlarını sevmene engel olur. Oysaki kendisi bile asıl senin oralarını sevmene sevinir. Böylesine karışık bir istir bu. Bunu kendi eserine önsüz yazan için söylüyoruz ...” Sabahattin EYÜBOGLU ile M.Ali CİMCOZ; 1958 yılında yaptıkları Platon’un “Devlet” isimli eserinin çevirisinin önsüzünde bu cümlelerle anlatıyor.

 Bunun üzerine söylenecek pek bir şey yok. Yok, da; birkaç cümle ile  “Şiir nedir?”   “Neden şiir?” Sorularını sorup bunları cevaplamak gerek diye düşünüyorum.
Bana göre, şiir: Yaşananların ya da yaşanmayanların dizeleştirilmesidir. Şiir, okyanusu göle sığdırmaktır. Bu nedenle kitabımın adını böyle koydum. “Neden şiir?” sorusunun cevabına gelince:

Dediler: “Şiir yazıyormuşsun?
Dedik: “Âcizane!”
Dediler: “Nedir?”
Dedik: “Gönül imbiğinden süzülenlerdir.”
Dediler: “Beğenmeyenler varmış?”
Dedik: “Eyvallah!sözleriyle dizelere dökmüştüm bir zamanlar…
Diyerek şiir anlayışından bahseden şairin şiirle olan muhabbeti, şiire olan tutkusu ve şiiri ne sebeple yazmış olduğu sorularının da karşılıkları burada verilmiş olmaktadır.
Şaire gittiği bu yolda başarılar diliyor, Türk edebiyatına daha uzun yıllar şiir, araştırma ve inceleme konusunda nice eserler bırakmasını isteğimizi belirtiyoruz.

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:
LİSELİNİN ARZUSU
Ben ben olsam,
Bir sevgili bulsam.
Öyle bir sevgili ki,
Söyle ufak tefek ince belli…
O beni sevse,
Ben ona tapsam…
Tatlı bir bahar gününde,
Yaslansak koca çınarın gövdesine.
Basını dayasa omzuma
Okşasam ipek saçlarını yavaş yavaş
O yumuk yumuk ellerini tutsam incitmeden…
Ya da bir güz akşamında,
Otururken sessiz parkta
Yatsam dizine,
Gelsek o anda göz göze.
Tatlı tatlı gülümsese,
Boş versek her şeye.
Kulağıma eğilse,
Seni seviyorum, dese…
Eskişehir, 8 Mart 1982
Pazartesi, 15.50

SİZ MALATYALI  MIYDINIZ?
Ahi Evran sehrinde bir oğlan.
Yirmisinde, yalnız ve yoğun.
Aynada ya da odada
Hep gözü omuzu ile dirseği arasında,
Bir de tabancasında,
Devletin; ama olsun, onun belinde ya,
Sadece onda var sanıyor üniforma
Hele bir de “Basçavuşum” derlerse;
Nefeslenir öksürüğe karışarak sigara,
Memleketinden getirme lüle tası ağızlık olmasa da yanında.
Gönlüde hep bir kız aramada
Biraz mahcup ama mecbur,
Çünkü yazıyor erkekliğin kanununda...
Ahi Evran şehrinde bir muallim mektebi,
Kızlı erkekli,
Kimi şarktan, garptan kimi,
Bunların içinde biri,
Umudu; kitabı ve kalemi.
Hedefi baba mesleği,
İnce belli, dudu dilli,
Kıskanır onu memleketinin inciri,
Pabucu atkılı ve gri,
Pantolonu, aşağılamak istercesine cehaleti,
Ayağa yakışır dercesine,
Siyah rengi.
Saçıda siyah ama
O yaratanın eseri...
İkisi de beyaz peynir
Ve rakılı gecelerin meyvesi,
Biri teki, biri çifti.
Seksen dördün mayısı da
İkisini tanıştırmaya hevesli,
Tanımıyor ikisi de birbirini…
Ama olmalı ikisinin de tanıdığı biri.
Evin önünde odun alırken mektepli ve birininki,
Geçerler oradan tesadüfî
Hep gözü omuzu ile dirseği arasında olanla, biri.
Umum bir yerde olunca
Bir eğlence, o günün gecesi
Herkesi davet ediverir
O ikisinin de tanıdığı biri.
Davete icabet eder herkes
Biri, öteki ve diğeri.
Sıralanır koltuklara
Bir dizi dudu dilli mektepli.
İki basta da iki erkek kişi,
İkisinin de tanıdığı biri ile diğeri hevesli.
Mektepliler yer değiştirince sebepli,
Hevesli, mekteplileri karıştırır,
Hangisi, hangisi.
“Siz Malatyalı mıydınız? “
Diye sorunca yanındaki,
Tanışıverir mahcup ve hevesli ile
İnce belli dudu dilli .(!)
Tokat
03.03.1997 (04.27)

SEVMEK İSTİYORUM SENİ, ANKARA...
Buram buram kokan Ankara’yı,
Demet demet doldur heybene...
Yaptıklarını bil ki :
Gönlünü taht et, Segmen’e...
Zorluklara ve zor edenlere bakıp;
Gerek yok caymana,
Bir ucu Elmadağ, bir ucu Haymana...
Ankara
04.10.2000

ANKARA’YA SİTEMİM (1)
Gönül penceresinden bakınca Ankara’ya,
Bir şubat pazarında;
Güneş ve soğuk,
Sabahtan güne hâkimiyet mücadelesinde...
Yollar tenha,
Otobüsler seyrek,
Diğer günlerin aksine simitçiler
Sokak aralarında serviste...
Perdeler sıkı sıkı kapalı,
Dershane öğrencileri yollarda
Koşar adımlarla,
İsteksiz, sevgisiz ama mecbur...
Erkeklerin yakaları kalkık,
Eller çepte, kitaplar koltuk altında,
Boyunlar içe çekik ve hafif kambur...
Kızların paltolarının önü açık,
Sol eldeki kitaplar göğüsler üzerine bastırılmış,
Sağ elde simit, avurtlarsa dolu...
Kapıcılar,
Gözlerindeki çapakları temizlerken çöp dökmekte...
Güneş yükselirken,mevsim zirvesine,
Hala mücadelede sogukla...
Dükkânlar, magazalar ve işyerleri,
Sözleşmişçesine isportaya sunmuşlar günü...
Yatılı ögrenciler ve varoşların kaçamak sevgilileri
Vitrin yalıyor, Kızılay’da, Sıhhiye’de...
Sinemalar en güzel yer, hem ucuz, hem karanlık.
Üstelik en az iki buçuk saat…
Ufak tefek kaçamaklar için çok rahat,
Gerçi sonrası biraz da ıstırap...
Ankara’da hayat,
Ayaküstü ekmek arası,
Mutluluksa, isportada...
Gezmekten yorulunca, otobüs durakları bedava.
Otur ve yak sigaranı, görenler otobüs bekliyor sanır...
Metro istasyonları daha iyi,
Hem sıcak, hem gözden uzak.
Bir ihtimal, ese dosta rastlamak...
Yürüyen merdivenli
Alışveriş merkezleri ise,
Bir başka dünya...
El ele girilir içeri,
Yürüyen merdivene binince,
Yanan kasıkların alevi
Vurur dışarı...
Kısa boylu kızların zıplayarak,
Yanındaki uzun erkeği öpme mücadelesi
İspattır kendini kendine,
Ben özgürüm diye...
Erkekse,
Delikanlılık uğruna
Kesintisiz icraatta
Güneş, soğukla mücadeleden de,
Bunlardan da bıkmışçasına
Etimesgut istikametinde,
Utancından kendiside, gökyüzü de kıpkırmızı...
Ankara Beştepe
18.02.2001 (23.00 – 00.15)

UZAKTAKİLERE
Buralarda
Gündüzler düzensiz,
Geceler sessiz,
Köseler engelsiz,
Yürekler sevgisiz,
Umutlar belirsiz...
Ya, oralarda siz ne haldesiniz?
Ankara Beştepe 26.03.2001(17.20)

ANKARA’YA SİTEMİM (2)
Ah Ankara, ah!
Şiirleri kandırmışsın;
Seni görmek ister
Her bahtı kara, diye.
Sende hayat,
Cenderedeki kabak çekirdeği gibi.
Gün ayaküstü yarım ekmek arasında,
Mutluluksa isportada.
Yok, kimseye verdiğin bir şey,
İnsanlarını,
Küllükteki tavuklar gibi
Ucuzluk tezgâhlarında esindirmekten başka.
Sermayen insan,
Kar senin, zarar insanların,
Kurduğun insan etinden çarklar,
Onlarda insanları öğütürler.
Aaaah, ah!
Bir gurup vakti uğruna bile,
Katlanılmazsın be Ankara...
Ankara
31.01.2002 (14.05)

SERZENİSİM...
On yedisinde çıkarsan,
Kaçarcasına yuvandan, memleketinden;
On sekizinde üniforma ile vatandaş
Arasına sıkışırsın...
Akranların, çekirdek çitleyip
Saçlarını ayırırken ortadan;
Sen kulak hizasında kesersin favorilerini...
Yirmi sene, memleket kazan sen kevgir
Dolaşırsında, dolamazsın, dolduramazsın
Ananın ak sütü, babanın öğüdü uğuruna...
Ankara,
12.03.2002 (01.30)

BASARIDAN MUTLULUGA...
Başarılamıyorsa hayatta,
Hata vardır; zamanlamada...
Yine olmadıysa,
Oynanmamıştır oyun, kuralıyla...
Yâda,
Adreste vardır hata...
Üçü gelirse yan yana,
Yol olur başarıdan mutluluğa...
Ankara Beştepe
19.04.2002 (16.20)

BABAM...
Sarı siyah, kızıl ve ak saçlım,
Yeşil ve buğulu gözlü, yorgun bakışlım,
Gür seslim...
Babam...
Bir yıl oldu,
Sana oğul tadında “Babam” diyemeyeli.
Yorgunum,
Bezginim,
Yüreğim kor ateş,
Gözlerim hep buğulu,
İçimde volkanlar patlıyor,
Nefesim daralıyor,
Sesim titriyor,
Genizim yanıyor...
Ama nafile...
Anama; ata,
Karıma, baba,
Çocuklarıma; büyükbaba
Bıraktın beni de,
Gittin...
Gittin de,
Bana ben
“Baba” olamıyorum be babam...
Ağlamak,
Sessiz sessiz haykırmak için;
Geceler,
Tuvaletler, ya da
Yalnız odalar yetmiyor, babam...
Sünnet ettirdiğin,
Gelininle tanıştığım,
Nikâhlandığım,
İlk torununun doğduğu,
O Mayıs’ı sevmiyorum artık
Babam...
O 10 Mayıs 2001 var ya,
İste o benim “miladım” oldu
“kara miladım” oldu,
Babam...
Çalan telefonları,
Perşembeleri,
Saat on buçukları...
Sevmiyorum babam...
Her yerde,
Her şeyde
Sen varsın.
Ama yoksun...
Yetim Ergün...
Dul Hatice...
Rahmetli İlhan...
Oldu mu be babam,
Oldu mu?
Ankara Bestepe
20.4.2002 (04.50 – 05.30)
“Babama”

YAZIYORUM...
Sana
Mektuplar yazıyorum,
Pulsuz ve adressiz...
Gözyasım mürekkep,
Yüregim zarf...
Sana
Mektuplar yazıyorum,
Sessiz, sessiz
Ama içten...
Sana
Mektuplar yazıyorum,
Ya hayaline
Ya mezar tasına...
Ankara Beştepe
20.04.2002 (05.35)
Son dörtlük: 26.4.02/15.20

RASLANTI MI NE?
Sahi,
Nüfus kaydın 233 haneydi
Mezarında, 233 numara
Var yerinde rahat uyu be babam...
Ankara Besşepe
20.04.2002 (05.50)

NE İSTERSİN (1) ?
Bakışlarına esir tutsaklar mı ararsın,
Sevmek mi?
Sevilmek mi?
Yoksa kendini iyi hissetmek mi?
Ankara
04.06.2002 (19.15)

NE İSTERSİN (2) ?
Yarınsız sevdaların mimarı,
Umutsuz askların odagı,
Anıların mağduru,
Ve ölçüsü kaçmış sevgilerin tanrıçası
Sen,
Derin bakışlı kadın...
Gençsin...
Güzelsin...
Ve Mükemmelsin ya...
Güzelliğin aynada...
Gençliğin yüreğinde...
Peki, ya mükemmelliğin... ?
O, sevginde mi? şefkatinde mi?
Sen,
Otuz küsur yılın imbiğinden süzülen kadın.
Ana mısın, bacı mısın, yar mısın?
Yükseklerde kar,
Avuçlarda har,
Yoksa yalan dünyada dar mısın?
Ankara
04.06.2002 (01.00)

NE İSTERSİN (3) .
Sen,
Sevginin,
Şefkatin ve özverinin özeti;
Bir yanda umursamak insanları,
Öte yandan uçlarda yasamak
Hayatı ıskalamadan..
Aradığın dingin bir liman mı?
Çölde vaha,
Yâda, avucunda bir serçe mi?
Yoksa
Gecelerin rüyası,
Gündüzlerin hülyası,
Kadehlere içki,
İçkilere meze olmak mı?
İçkin;
Gözyaşın mı? Kahkahaların mı?
Mezen;
Anıların mı? Ruhun mu?
Ankara
04.06.2002 (02.00)

MİSİN?
Kalem olabilir misin gönül defterine?
Koyabilir misin yüreğe küçük bir serçe,
Hapsedebilir misin bakışlarına?
Ahizede ses,
Telefonda tuş,
Bir demet papatya olabilir misin?
Sarı ve beyaz...
Abidin çizemedi, sen çizebilir misin
Mutluluğun resmini?
Bir avuç mutluluk sunabilir misin?
Heybenden çıkarabilir misin
Unutulmuş heyecanları
Ve yaşatabilir misin pervasızca?
Bir buse kondurabilir misin hayallere?
Hatta, hoyratça harcayabilir misin
Sayılı günleri...
Ankara Beştepe
08.06.2002 (11.00)
09 haziran 2002
20.30’a ithaf olunur


İSTE O AN
Yasam;
Acı ile mutluluğun dansı,
Sevgi ile nefretin flörtü...
Anılar, ayrılıklar...
Başkaldırılar, yeni başlangıçlar...
İlk aşk ve evlilik...
Göçebe hayat,
Doğan çocuklar,
Ölümler...
Otuz küsur yılın imbiğinden süzülenler,
Doldurur o ete kemiğe bürünmüş fıçıyı...
Ve son damlayı bırakıverir,
Halk-ı haneden bir taze...
Gür bir ses yankılanır
Odalarda, duvarlarda...
Eşyalar bile anlam veremez...
Avize sallanır... Birden bir yumruk patlar duvarda,
Kırılanlar, dökülenler...
Arenadaki yaralı boğadır,
Haykırır, haykırır... Haykırır...
Halk-ı hane susar, susar... Susar...
İlişilir kanepeye, sigaraya uzanır el.
Ama olmaz, önce ayaklardan kan çekilir,
İç boşalır, beyin durur,
Nefesler kesik kesiktir,
Sıklaşır, kalp kendi hızına bile yetişemez,
Sonra, homurtulu ve anlaşılmaz bir ses
Yardım ister çocuklardan...
Geçmiş ve gelecek biter,
Kafa boşalır,
Hayat bembeyazdır...
Çocuklar çaresiz,
Çırpınırlar ama nafile…
Anakara, 10.06.2002 (19.30)

TANI...
Yolumuz erenler yolu,
Dergâhımız âşıklar hanı...
Bademiz maral kanı,
Yerimiz sevginin yanı,
İste bizi böyle tanı...
Ankara, Beştepe
19.07.2002 (14.50)

DÜNDEN BUGÜNE...
Hayat rüzgârında savrulduk.
Yürek yangını ile kavrulduk.
Dost dedik, posttan olduk,
Yetmedi, postu dosta sunduk...
Coştuk, Aktık, Tastık...
Çattık, Yıktık, Yattık...
Battık, Çıktık,
Ama hâlâ ayaktayık...
Ankara, Keçiören
22.07.2002 (23.00)

EY CANAN...
Ey Canan!
Bedenine can,
Yoluna han,
Damarına kan,
Öfkene figan,
Bakısına cihan,
Olmaya razı bu âdem-i viran...
Ankara, Keçiören
23.07.2002 (22.15)

SENDE BEN...
Gözünde ben,
Göğsünde ben,
Gönlünde ben...
Olmalı, her seven sen...
Güzelçamlı – Kusadası Aydın
28.07.2002 (01.00)

KIRAGIM ....
Hayat hızım,
Gönül sızım,
Kadınım, Kısrağım,
Yüreğimde mızrağım...
Yirmisinde sezdiğim,
Hala sevdiğim
Ve gül dalında çiğim...
“Senin olmak istiyorum...” dedin,
Kendini yar ettin, ana ettin.
Azı aza ekledin,
Yoğu var ettin.
Çiçekdağını, Savur’u, Korkutelini,
Ceylanların pınarını,
Canikleri, Çapakçuru, yol ettin.
Yılmadın,
Ya nasip dedin;
Bir sonraki göçü bekledin.
Karadutta kırağım,
İlk göz ağrım,
Son durağım...
Yetsin artık mülk kavgası,
Hayat bir lokma bir hırka davası.
Gerisi, musallada kişi salası...
Güzelçamlı – Kuşadası - Aydın
28.07.2002 (01.30 – 11.35)

ÇOBAN ARMAGANI...
Önce parladı, sonra titredi çoban yıldızı,
Ve bir kucak sevgi bıraktı serin ve mavi sulara...
Deniz telaşla taşıdı sahile, köpürerek.
Sahildeki gençler uzandı ve incitmeden aldılar, avuçlarına.
Sonra kondurdular gitarın tellerine.
Tellerde name oldu, dillerden yüreklere “Seni seviyorum” diye
yankılandı..
Güzelçamlı, Kuşadası, Aydın 01.08.2002 (23.38) Perşembe

EGE KIYILARINDA YAZ...
Uzak kıyılar sisli ve belirsiz; gelecek gibi...
Uzak kıyıların ışıkları cansız; umutlar gibi...
Ve uzak kıyıların deniz fenerleri bir yanıyor, bir sönüyor; sen
gibi...
Yalnız bir martı uçuyor her gün aynı saatte; isteksiz ve nasipsiz
Yakamozlar soluk,
Mavi dalgalar ya öylesine oynaşıyor kıyılarda, ya da öç
alırcasına patlıyor kayalıklarda...
Meltemler yorgun,
İnsanlar yarı çıplak, atıyorlar kendilerini kızgın kumlardan
serin sulara (!)
Atladıkları serin sular değil; özgürlük, belirsizlik ve arınma...
Ak parmaklar dokunmuyor suya ve ak ten ürpermiyor
maviliğin serinliğinde...
Kıyıda olta atanlar umut çekiyor, açıktaki balıkçılarsa bugünü
Bir dalgalık yazılar yazılıyor kumsala; kumdan kaleler bile
daha sağlam...
Grup vaktinde hep ödünç flaşlar patlıyor, riya ve rüya için...
Çoban yıldızı parlak ama yalnız, yürekten yüreğe yol
olurcasına...
Tekneler motor gürültüsünde geçip gidiyor, forsaları
hatırlamadan...
Bir kadeh rakı ve darbuka oynaşında göremiyor nice
bekaretler sabahı...
Ege kıyılarında hayat; gündüzleri sıcak, geceleri tuzak...
Güzelçamlı – Kuşadası – Aydın
01.08.2002 (02.00)

EGE’DE SEN...
Gül dalında goncam,
Bağ bozumunda Omca’m
Dört yaprak yoncam...
Sen hiç denizi seyrettin mi?
Ha, denizi seyretmişsin,
Ha aynada kendini...
Ak köpükler tenin,
Sarı ve siyah taslar gözlerin,
Derinliği bakışların,
Enginliği yüreğin,
Ilıklığı sözlerin,
Patlayışı ise öfken
Gibi gelir bana...
Gelir de, bir eksik var.
Ne mi?
Kokun...
O, ne yerde var ne denizde...
Güzelçamlı – Kuşadası - Aydın
04.8.2002 (02.10)

EGE’DE ŞAFAK VAKTİ...
Ege’ye doğuyor gün,
Serin sular dingin,
Maviden kızıla rengin,
Dünyada yok dengin.
Yürekler zengin,
Umutlar engin.
Ankara sen ne haldesin?
Güzelçamlı – Kuşadası - Aydın
06.8.2002 (06.00)

ÖZLEM ....
Özlem doruklarda buzlu kar
Eritir onu, yüreklerdeki nar...
Çağlayan olur; akar, akar, akar...
İçinde umut var,
Sevda var,
Ar var...
Sonra dolup dolup taşar derin yar.
Arama bunda ne zarar, ne kar.
Ha bozkırda tar,
Ha ürümüş zaar...
Gönül yeter ki yaran sar.
Zaten yasam dar...
Ankara,
09.10.2002 (00.00 / 11.35)

YALNIZLIK...
Ak sütü bölüşememek, yok yere dövüşememektir.
Büyükten kalan paltoyu giyememek, kaşağıyı kıramamaktır...
Koltuğa büzülmektir,
Hayal kurmaktır...
Dünyalar kurup, dünyalar yıkmaktır.
Kalabalıklarda susmak, bos odalarda haykırmaktır.
Dizlerini göğsüne çekmek ve onlara sarılıp, çeneni arasına
sokmaktır.
Sandalyeyle kanepe arasında seçim yapamayıp, sonra yere
uzanmaktır.
Halı desenlerini saymak, saatin tik taklarına eşlik etmektir.
Kafanı kasırken, sırtının kasınmasına yetişememektir.
Kendi doğrularını üretmektir.
Bos kâğıtlar karalamaktır, imza üzerine imzalar atmaktır.
Yastığa sarılmak, hayallerle sevişmektir.
Sevdalıları görüp iç geçirmektir... Yalnızlık...
Ankara, 09.10.2002
(00.10 – 00.30)

İLKLER ...
Kardelen çiçekleridir, ilkler;
Tabuları alt etmek, kendin için bir şeyler yapmaktır,
Iskalamadan ve pervasızca, birazda ürpererek..
Tövbe bozmak, sevda sunmaktır.
Gökten düsen üç elmayı yakalamak,
keyfini yasamak, iliklerinde
hissetmek ve heyecanla titremektir.
Pişman olmamaktır.
Papatya demetinde gül kokusunu duymak ve
o gün bugündür demektir...
Ankara,
12 Ekim 2002

İLHAN.
İyi ki doğdun ilhan,
Savasın Çocuğu ilhan,
Ekmek kuyruğunda neden sıranı kaptırdın ilhan,
Yetim ilhan,
Aşevi kuyruğundaki fakir ilhan,
Tasdiknameli ilhan
Bağbozumundaki yeğen ilhan,
Çırak ilhan,
Sevda trenindeki ilhan,
Asker ilhan,
Dolmuşçu ilhan,
İsçi ilhan,
Damat ilhan,
İçkiyi fazla kaçırmıyor musun ilhan?
Baba ilhan,
Rahmetli Ayhan’ın babası ilhan,
Beli kırık ilhan,
Sessiz ilhan,
Sarı ilhan,
Analı babalı büyüsün ilhan,
Kefil ilhan,
İcralık ilhan,
Evin hayırlı olsun ilhan,
Geceler sana yetmiyor ilhan,
Fırtınalı günler yasıyorsun ilhan,
Duruldun be, ilhan,
Emekli ilhan,
Asker babası ilhan,
Hayırlı olsun Kayınpeder ilhan,
Büyükbaba ilhan,
Emekli olalı 20 sene oldu be ilhan,
Yürüyemez oldun ilhan,
Bir doktora görünsen ilhan,
Hastaneye yatırıyor musun ilhan,
Yapma beeeee.......
Allah taksiratını affetsin ilhan.... Ankara, 14.10.2002 (14.45)


O sert görünüşün altında yatan duygu yüklü sevecenlik, gerçekten sevgi ve saygı duyduğuna
gösterdiğin yüreğinin ölçülemez paylaşımı ve fedakârlığı için en derin teşekkürlerimi iletirim.

Göker ESER, Ankara, 30.12.2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder