15 Ekim 2016 Cumartesi

İSMAİL KARA ve ESERLERİ Abdullah Çağrı ELGÜN

İSMAİL KARA ve ESERLERİ
Abdullah Çağrı ELGÜN
1944 ‘te Kastamonu’nun Araç İlçesi  Akıncılar Köyü’nde doğdu. İlkokul ve ortaokulu orada bitiren İsmail KARA, liseyi Ankara Maliye Okulu’nda tamamladı.

1967’de Maliye ve Gümrük Bakanlığı Ankara Defterdarlığında memur olarak göreve başladı.
1967’de Muğla ve Yozgat’ta Vergi Denetmeni olarak görev yaptı.
1979’da İstifa etti.   Serbest muhasebecilik ve bazı şirketlerde idarecilik ve muhasebe müdürlüğü yaptı.
Küçük yaşlarda şiir yazmaya heveslenen KARA’nın şiirleri ve yazıları 1965’ten itibaren çeşitli gazete ve dergilerde (Yenigün, Tasvir, Başkent, Hür Anadolu, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis, Barış, Ulus, Defne, Çağrı, Seziş, Küçük Dergi(Kayseri), Yeni Kastamonu, Hür Söz, Yeni Ses, Araç Gazetesi, Fethiye, Yeni Söke, Zümrüt, Van Sesi, Yenişehir(Bursa), Bizim Anadolu(İstanbul),  yayınlanmağa başladı.

Son Havadis, Ak Ajans ve HHA muhabirliklerinde bulundu. Bazı gazete ve dergilerin   yazı işleri müdürlüğünü yaptı ve “Yalaka” adı ile bir mizah dergisi  yayınladı.

Kastamonu ile ilgili olarak yeni bir kitap çalışması devam eden KARA emekli olup, halen Ankara’da İlim ve Edebiyat Eserleri Meslek Birliği’nin (İLESAM) Genel Muhasibi olarak görev yapmaktadır.
Resim Sağ Baştan: Abdullah Çağrı ELGÜN, Şakir SUSUZ, İsa KAUYACAN, İsmail KARA ,Arzu TAŞTAN  

EDEBî KİŞİLİĞİ
      Sanatçının bir çok dergi ve gazetede bolca eser yazmış olması, onun kaleminin ve fikirlerinin kabul gördüğü anlamına gelir. Uzun zaman gazete ve dergilerde yazı yazmak ve bunu sürekli hale getirmek ve gündemde kalabilmek maharet ister.
Bir gazetede uzun zaman kalemiyle geçinen yazar olmak ise çok çok zordur.  İsmail KARA bunu başaran sanatçılardandır. Yazılarının kalitesi ne olursa olsun, gazetede yazılarıyla yaşayabilmek, ekmek kavgasını sürdürebilmek bir oyunculuk bir sihirbazlık işidir. İsmail KARA, bunu uzun yıllar, yazı yazarak ve kalemiyle kuyu kazarak başaranlardandır.  
Muhabirlik, gazete ve dergi çıkartma işi, giderek o gazetenin veya derginin müdürlüğüne kadar yükselmesi söylediklerimizi doğrulayan elle tutulur, gözle görünür belgelerdir.
Şiirlerinde hece ile birlikte serbest tarzı da deneyen  KARA daha çok yedili, sekizli ve hecenin on birli kalıplarını kullananlar arasında yer alır. Şiirlerinin konusu, daha çok hayata yöneliktir.
Ünü dışarılara taşmış usta  şairlerimiz gibi KARA’nın şiirlerinde de konu çok çeşitli ve zengindir.  Sanatçı en çok sevgi, aşk, gurbet, hasretlik, ayrılık, yoksulluk, sitem ve alay tarzını seçer. Vatan, millet bayrak ve memleket sevdasını içinde barındıran şair, ülke gerçekleri, ramazanlar, şehir hayatı, cehalet, kardeşlik  ve günlük meseleleri de şiire sokmayı başarmıştır. Sevgi, hasretlik, ölüm, ayrılık, gurbet, kişilere yönelik eleştiriler, topluma yeni ufuk açan yol gösteren yazılar, günlük aktiviteler, kutlamalar, bayram günleri ve benzeri, toplumun aksayan yönlerini eleştiren, onları bütün halkın gözlerinin önüne sermeye çalışan ve bu durumdan yakınan TAŞLAMALAR GÜZELLEMELER ile  Türk şiirinde SERBEST türleri deneyenler arasında  yerini alır.

Sağ Baştan: İ.Oral BAHTIŞEN, Nilüfer DURSUN, İsmail KARA
YALAKALIK
Duman olur işin senin,
Edemezsen yalakalık.
Küser gider eşin senin,
Edemezsen yalakalık.

Başımızın hep tacıdır,
Çoğu derdin ilacıdır,
Sonra halin pek acıdır,
Edemezsen yalakalık

Sussan boşa, coşsan boşa,
Yalaka ol, güzel yaşa,
Vurma sakın başın taşa,
Edemezsen yalakalık.

Aşık söyler doğru sözü,
Budur aslı, işin özü,
Şişirirler bir gün gözü,
Edemezsen yalakalık
Şiirlerinde “Karaozan” mahlasını kullanan  İsmail KARA, zamandan şikayet eder. Zamanın gidişatına kızar. Onun yaptığı hileye, kahpeliğe, dönekliğe sert çıkar. Bazan da dalkavukluğun, yalakalıklığın  işe yaradığını, şirin gözükmeye, güzel yaşamaya vesile olduğundan söz ederek dalkavukluk yapanları alaya alır, onlarla eğlenir ve olumsuz durumlarını ortaya serer.  Bazan da duygularına kapılır ve insanoğlunun aşkın karşısında çaresizliğini, sevgiliye karşı olan zaafını tavrını, boynu büküklüğünü mısralarıyla ortaya koyar:

YETER
Beni sevme istersen,
Sevdiğimi bil yeter.
Şöyle yakın geçerken,
Bir hafifçe gül yeter.

Sana sevgimi anla,
Ruhumda, damla damla,
Bir sıcacık selamla,
Selamımı al yeter.

Bana gelme istersen,
Uzaktan geçerken,
Beni yolda görürsen,
Salladığın el yeter.

Sevgime karşı durma,
Sakın kalbimi kırma.
Beni amansız vurma,
Aşk bağımda kal yeter.

Asıl istediğim belli,
Kaptırdım sana gönlü,
Sen istersen temelli,
Hep yanımda ol yeter.

ESERLERİ:
1)      1968 Birinci Demet (Şiir)
2)      1976 Öğretmenim(Şiir)
3)      1998 Elliden Sonra Aşk Başkadır(Şiir)

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

BİR YALNIZLIK SENFONİSİ

Sen hiç yalnızlığı düşündün mü ?
Uykusuz soğuk gecelerde,
Karanlığa sarılıp üşüdün mü?

Sen hiç sessizliğin
Korkunç ortasına gömüldün mü ?
Dinledin mi, duydun mu ?
Ölümün çığlığını !

Diken diken oldu mu saçların ?
Kimsesiz odanda,
Aktı mı gözyaşların ?

Sen hiç ürperdin mi ?
Karamsar düşlere,
Tüm ruhunu serdin mi ?
Sabahlara dek
Uykusuzluğun kollarına
Kendini verdin mi ?

Ne bileceksin,
Sımsıcak yatağında?
Mışıl mışıl uyurken,
Ben buz gibi odamda,
Saatlere bakarken,
Hep seni düşündüm..

Yokluğun yüreğimi
Bir daha,
Bir daha deldi.
Kaldım acılar içinde.
Hep aklıma
Ölüm geldi.

Bu gece ben
Yaşamın ötesinde
Buruk acıları
Yudum yudum içerken
Gerildim.
Öldüm öldüm dirildim
Alt üst oldu
Bütün sinirlerim
Gün doğarken
Ancak duruldum

Bu gece ben,
Bir seni
Bir de ölümü
Düşünmekten yoruldum..

BU HANGİ ÇAĞ?

İnsanlar çalışıyorlar,
Bilim ve tekniğin,
Ta doruklarına çıkıyorlar.
Bir de bakıyorsun,
İnsanlığı derinden yıkıyorlar.
Bu hangi çağ?
Bu nasıl medeniyet ?

Vahşi hayvanlar yapmıyor,
İnsanın insana yaptığını.
Zayıfın tepesine çöktüğünü,
Zalimce kanını döktüğünü,
Filistin’de, Irak’ta, Kenya’da,
Çoluk çocuk demeden yaktığını...
Bu hangi çağ?
Bu nasıl medeniyet ?

Dostça yaşamaların ötesinde,
Nedir bu…Nedir bu kin ?
Niçin, niçin, niçin ?
Tüm kötülükler...
Bir avuç çıkar için..
Bu hangi çağ?
Bu nasıl medeniyet ?

Silahlar tümden yok olsa,
Dünyanın hiçbir yerinde
Analar, babalar
Hele günahsız çocuklar,
Hiç kimse, hiç kimse vurulmasa,
Olmaz mı ?
Bu hangi çağ?
Bu nasıl medeniyet ?

Birbirimizi hep sevsek,
Herkesi kardeş bilsek,
Gerçekten el ele versek,
Sevgisizliği kini,
Toptan yok etsek,
Olmaz mı ?
Bu hangi çağ?
Bu nasıl medeniyet ?

BUNDAN SONRA
Ben sevgi dilencisi değilim ki,
Sevmeyecekmiş beni bundan sonra.
Seviyordum candan ne bileyim ki,
Gülmeyecekmiş bana, bundan sonra.

Ben gibi düşünmüyor, ince ince,
Sevgi dolu yüreğim, gonca gonca,
Barışmak için ne yapsam boş, O’nca,
Gelmeyecekmiş bana bundan sonra...

Sevgiyle geçti inan bunca ömür,
Şu özgür gönlüm dinlemez emir,
Bazısı anlamaz hiç, hatır gönül,
Bilmeyecekmiş O da, bundan sonra.

Küçük bir hatama darılıp küsmüş,
Öfkeden başında dumanlar esmiş,
Artık kelamı kesmiş,
Selam da vermeyecekmiş bundan sonra.

Karozan kaybetsin dostunu bırak !
Zaten hangi iş de olmuş ki çırak,
Çoktan kırkı geçti, kırdığı bardak,
Göremeyecekmiş beni bundan sonra..
                                        10.05.2006
 DEDİM DEDİ
Seni seviyorum dedim,
Kader bana düşman mısın?
Yerden yere vurdun beni,
Kader bana düşman mısın?

Bir gün olsun gülmez yüzüm,
Yaşla dolar iki gözüm,
Yaralanmış benim özüm,
Kader bana düşman mısın?

Eller güler ben ağlarım,
Gazel döker tüm bağlarım,
Şu gönlümü zor eğlerim,
Kader bana düşman mısın?

Ne kötülük ettim sana?
Acımadın hiç sen bana,
Yaşıyorum yana yana,
Kader bana düşman mısın?

KAROZAN’ın çeker çile,
Ettiklerin gelmez dile,
Ömür geçer ah, vah, ile !..
Kader bana düşman mısın?

KAZIM
Ben dünyada garip “kaz” ım,
Gelen yoldu, giden yoldu.
Sürer gider bitmez sızım,
Gelen yoldu, giden yoldu.

Kimse görmez gördüğümü,
Yanıp yanıp söndüğümü,
Tende kalan tek tüyümü,
Gelen yoldu giden yoldu.

Karozan der, halim yaman,
Geliverdi ahir zaman,
Dost elinden aman aman,
Gelen yoldu, giden yoldu

RAMAZANNAME
Bu yıl yine geldin ramazan,
Hoş geldin sefa geldin dostum!
Oruç başladı geldi zaman,
Hoş geldin sefa geldin dostum!

Sen gittiğinden bu yana,
Doymadık biz, her türlü zaman
Sitemim var, yanlış anlama,
Hoş geldin sefa geldin dostum!

Pirinç oldu kalkıp füzelik,
Kuru soğan, şimdi müzelik,
Kalmadı o tat, güzellik,
Hoş geldin, sefa geldin dostum!

Manavın yolunu sapıttık,
Kasabı sorarsan, unuttuk,
Sel gelmeden, çok oruç tuttuk,
Hoş geldin sefa geldin dostum!

Geldin sevindik, gidişin zor,
Şimdiden ah, içim yanıyor,
Bayram masrafı bize kor,
Hoş geldin sefa geldin dostum!

Karozan der; bana darılma,
İnce düşünme, pek yorulma,
Bir el gibi, öyle sarılma,
Hoş geldin sefa geldin dostum!
ŞİKAYETİM VAR
Sanki uzakta duran yar,
Tepesinde buz gibi kar,
Herkese mağrurca bakar,
Dağlardan şikayetim var.

Doğru derim,gerçek sözüm,
Hiç dibinde yokken izim,
Haksız yere verir üzüm,
Bağlardan şikayetim var.

Dansöz gibi kıvrak, oynak,
Olur mu tadına doymak..?
Yersiz başarıya kaynak,
Yağlardan şikayetim var.

Kimi adeta kudurur,
Gücü yettiğine vurur,
Ölüler sessizce durur,
Sağlardan şikayetim var..

Yokuşlar yavaş çıkılır,
Hep ileriye bakılır,
Ümitle giden takılır,
Ağlardan şikayetim var.

Başımıza işler açar,
Tutalım dedikçe kaçar,
Bizleri bırakır naçar,
Çağlardan şikayetim var.
                        15.11.2001

YARE DOĞRU
Tomur tomur açılır gül olur,
Deli gönlüm uçar yare doğru.
Ulaşamam bir türlü el olur,
Deli gönlüm uçar yare doğru.

Biz bozukluk var aşkın çarkında,
Olmuyor sevdiğim farkında,
O yar sanki dağların ardında
Deli gönlüm aşar yare doğru.

İçin için ağladığım anlar,
Gözlerimden akar nice kanlar,
O'nu görmediğim zamanlar,
Deli gönlüm coşar yare doğru.

İnce ince düşünürüm bazan,
Bizi bize yazmalıydı yazan,
İçimde kaynar coşar bir kazan,
Deli gönlüm taşar yare doğru

YÜREĞİNİ SEVDİM
Seni görsem yaz gelir, 
Ne söylesem az gelir, 
Gözün, kaşın vız gelir, 
Ben, yüreğini sevdim. 

İpek gibi saçların, 
İnci gibi dişlerin, 
Güzelliğin hep senin, 
Ben, yüreğini sevdim. 

Belli, makyaj yapmışsın, 
Biraz boya kapmışsın, 
Sen, ne kadar safmışsın, 
Ben, yüreğini sevdim. 

Güzel, güzel giyinmen, 
Böylesine süslenmen, 
Gereği var mı, neden? 
Ben yüreğini sevdim. 

Başka ne desem sana, 
Azıcık anlasana, 
Yüreğin yeter bana, 
Ben, yüreğini sevdim.




     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder