PÎR BACI HATUN, ŞAİRELER SULTANI,
PAKİZE ALTAN (OZANE DİDARÎ)’NİN
“GÖNÜL AYNASI” ADLI ŞİİR KİTABI
Abdullah Çağrı ELGÜN
HAYATI
Yozgat ili Sorgun İlçesi Bahadın
Kasabasında doğdu. 1980 yılında şiir yazmağa başladı. İlk ve orta okulu Kasabasında
Liseyi Ankara Aydınlık evler Lisesinde bitirdi. 2004 yılında “Yüreğimin Penceresinden” adı ile ilk
şiir kitabını çıkardı. Yüksek okula devam eden sanatçı Ankara’da ikamet
etmektedir. Üç çocuk annesi olup, iki kız biri erkektir.
2006 yılında bu kitabının verdiği heyecan, ümit ve hevesle “Meğer Ne Çok, Hiç Yaşamışım” adlı
serbest tarzda yazdığı şiirlerini okuyucularının beğenisine sundu.
Başkent Ankara’da yaşayan sanatçı çeşitli şiir dinletileri yapmakta, il
içi ve il dışı şiir dinletilerine katılmaktadır.
Sevgi Yolu Dergi ve Antolojisi, Yozgat Yeni Ufuk, Sorgun Postası, Eksper
Gazetesi, Çağdaş Haber Gazetesi, Azerbaycan’da çıkan Bayat dergisi,
Ankara
Büyükşehir Belediyesinde çalışan ozanenin, bir çok ödül ve plaketleri de
bulunmaktadır. Babagan ve Dedegan kollarına bağlı Aleviler kendilerini Bektaşî olarak
tanımlarlar.
Kadınlarımız, iş alanlarında olduğu gibi, ilmî alanlarda da başarılarına
başarı katmaktadır. Pakize ALTAN başarılı sanatçılardan biridir. Sanatın
zirvesine tırmanan ozane, şiirlerinde mahlas olarak: “Didar”, “Didarî”, “Deli Didarî”, “Dertli Didarî”, “Can Didarî” “Dost Didarî” MAHLASLARINI
kullanmıştır.. Bunun dışında İLESAM, kendisine Alevî Bektaşî Şirlerini geçmişten Kaygusuz Abdâl, Hataî, Pîr Sultan Abdâl...vb. gibi çağımıza taşıyan Şairesiolması sebebiyle "Pîr Bacı Hatun, Şairler Sultanı" ünvanını vererek bir Plaket takdim etmiştir. Bu sözümüze delil aranacak olursa, aşağıdaki dörtlükleri
göstermek mümkündür:
Kâbe kıbleğâhım “DİDAR” a
döndüm.
İkrârımda durdum, nefsimi yendim.
Yürekte kandildim, zamansız söndüm.
Artık son nefesi veriyorum, hey!..
Yâr diye toprağı sarıyorum, hey!..
2009, ALTAN Pakize, “Gönül
Aynası”, “PÎR BACI HATUN
(Didarî)”… “HEY!” şiiri, s.13-14
Kainatı, bir kulakta dinleyen,
DİDARî’nin yüreğini anlayan,
Deyişlerde türkülerde inleyen,
Sazın ışığında gördüm Yunus’u
2009, ALTAN Pakize, “Gönül
Aynası”, “OZANELER SULTANI
(Didarî)”… “GÖRDÜM YUNUS’U” şiiri, s.17-18
İkrâr gizli sevdaların gücünde,
DİDARîce piştim hayat sacında,
Nefisin fitili kirpik ucunda,
Alevledi, bir çift elâ göz beni.
2009, ALTAN Pakize, “Gönül
Aynası”, “OZANELER SULTANI
(Didarî)”, “GEZ BENİ” şiiri, s.13-14
DİDARî’yim, engelleri
kırmazsam,
Nâmerdim, yoluna canım vermezsem!
Sesini duymazsam, yüzün görmezsem
Yazın ortasında, donuyorum yâr!
Seni Kâbe’m, kıblem sanıyorum yâr!
2009, ALTAN Pakize, “Gönül
Aynası”, “OZANELER SULTANI
(Didarî)”… “YÂR!” şiiri, s.13-14
Benim dört mevsimim kışınan geçti,
Zalimin zulmeti, kanımı içti.
DERTLİ DİDARÎ’yim iş işten
geçti
Usandım, canımdan bıktım bir zaman
2004, ALTAN Pakize, “Yüreğimin
Penceresinden”Kozan Ofset, Ozanlar
Birliği Derneği, s.42
DERTLİ DİDARÎ’yem artık yoruldum,
Bu dünyanın dertleriyle yoğruldum,
İnsan diye yılanlara sarıldım,
Beni bende bitirdiler birtanem
2004, ALTAN Pakize, “Yüreğimin
Penceresinden”Kozan Ofset, Ozanlar
Birliği Derneği, s.59
Ecel beni defterine yazıyor,
Yaralarım günden güne azıyor,
DOST DİDARÎ, bu canından
beziyor.
Derdimin dermanı yok mu hakim bey?
2004, ALTAN Pakize, “Yüreğimin
Penceresinden”Kozan Ofset, Ozanlar
Birliği Derneği, s.102
Es, DELİ DİDARÎ, dileğince es!
Çok düşün, öz konuş, gerekirse sus!
El haraç kesiyor, sen de haraç kes!
Suçun kuyruğuna para bağlandı.
2007, ALTAN Pakize, “Hüzne
Açılan Kapı”, BRC Basım, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Ltd.
Şti, s.55
Akçe işlenir mi taklit sarıdan?
Özlü hamur çıkar, iyi darıdan.
Hoşgörü beklersen CAN DİDARÎ’den,
İlk adım atarak, emek ver dostum.
2007, ALTAN Pakize, “Hüzne
Açılan Kapı”, BRC Basım, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Ltd.
Şti, s.125
ŞİİRLERİNDEKİ EDEBÎ SÖZ SANATLARI:
Pakize ALTAN’ın, şiirlerindeki edebî söz sanatlarını anlatmak için
sayfalar dolusu yazı yazmak gerekmektedir.
Hatta diyebilirim ki Ozan Didarî’nin şiirlerinde kullandığı bu derece
zengin, bu derece kolay söyleyiş, sıradanlıktan uzak, bu derece yeni, bu derece
orijinallik, edebî sanatlar, bir kitaba sığmayacak kadar çoktur. Bu konu, ayrı
bir makâle yazmayı, hatta kitap yazmayı gerektirmektedir. Bununla birlikte tek
tek okuduğum üç kitabındaki şiirlerinde kullandığı edebî sanatlardan bir
kaçını, burada söylemek lüzumlu ve yerindedir.
Bu kitaplar içerisinde ozanın eser diye çıkardığı; ama bizce romantik
birkaç sözden ibaret olan: “Meğer Ne Çok Hiç Yaşamışım”, söz
öbeklerini kitap olarak saymıyorum; ayrıca
“HÜZNE AÇILAN KAPI” şiir kitabında
ise sayfa (140-142) arasındakileri çıkardığımızda, şiirlerinin tamamına yakını
edebî eser olma yolunda başlangıcı yakalamıştır.
Edebî eserler üç yüz, dört yüz, beş yüz yıl, hatta bin yıllar ötesine
hitap eder; daha da ötelere seslenir. Sanatçıların çoğunun eserlerine ufuklar
ötesini görerek EDEBÎ ESER demek biraz
mübalâğâlı oluyor olsa bile, şahsen inanıyor, güveniyor ve iddialı olarak
diyorum ki: “SANATÇI YAZDIĞI ORİJİNAL ŞİİRLERİYLE ESERLERİNİ EDEBÎLEŞTİRMİŞTİR.
BİNLERCE YIL SONRA BİLE DİRİ ve CANLI KALACAK, TÜRKÇEMİZİN SES BAYRAĞI OLMAYA
DEVAM EDECEKTİR”
Mutluyum, övünüyor ve gururlanıyorum ki böyle bir ozanı şahsen tanıtıyor
olmak ve ona yapılacak bir tören ile “ŞAİRLER SULTANI, PîR BACI HATUN” ünvanını vermek bana kısmet oluyor.
İşte onun şiirlerinde kullandığı
edebî söz sanatlarından bazıları:
Aktarma, Aliterasyon, Cinas, Hüsn ü
Talîl, İade, İltafat, İntak, Teşhis, İrşâd, İstiâre, İstifham, Tenâsüp,
İştikak, Kat, Kinâye, Leff ü Neşr, Tariz, Tecahül i Ârif, Telmih, Teşbih,
Terdîc, Tekrîr, Telvihât, Tevriye, Tevcih, Mecaz, Mecâz ı Mürsel, Mübalâğâ,
Misâl Verme, Müteradif, Rücû, Sehl i Mümteni, Sihr i Helâl sanatları belirgin olarak görülmektedir.
ŞİİRLERİNDEKİ KONU, BULUŞ ve SÖZ
ZENGİNLİĞİ:
“Başak, dane, yağmur, damla, zerre, umman; hakikât, cahil, ham, kâmil;
milliyet, insan, dünya, yurt; erkân, sofra, gönül, kurt; Nuh; Tufan, evvel,
varlık; menzil, soluk, yanardağ, sönmek; kötülük, ırmak, dondurmak,; dost,
cemâli hatim indirmek; sevgi libası, örmek; ateş, keşif, Ferhat, Şirin, bağır,
pişmek, gam, vadi, gark olmak, düşmek; kendi, eksen, erimek; şah damar, can
bulmak, kan ad; Turna semâhı, gizli kanat;
kul, neşter, değdirmek, kanamak; deri, beden, acizlik; sürüklemek,
durmak neden; yaşatmak, göçüp gitmek; eser, şöhret, sormak hey; Kâbe, kıblegâh,
didar, dönmek; ikrar, durmak, nefis, yenmek, yürek; kandil, zamansız sönmek;
son nefes, vermek, yâr, toprak, sarmak”
Sanatçı Pakize ALTAN sadece “HEY!”
şiirinde yüzün üzerinde, değişik zengin söz kullanmıştır. Sanatçının
hafızasında yer alan kelimeler; Şemsettin Sami’nin on bir ciltlik Kamus u Türkî’sindeki sözlükle eş
değerdir dersek, yanlış söylemiş olmayız.
Pakize ALTAN, öylesine güçlü bir
kelime hazinesine sahiptir ki şiirlerinin hemen hepsindeki dörtlüklerde,
kıtaların içindeki mısralarda öylesine sağlam bir kurgu, öylesine sağlam bir
yapı hakim olup, mısralar dahi orijinaldir, yenidir. Herkesin rahatlıkla
düşünebileceği zannedilen basit sözleri o kadar anlamlı, öylesine mânâlı ve
yeni bir söyleyişle dile getirmiştir ki
Pir Sultan
Abdâl, Kaygusuz Abdâl, Seyyid Ali Sultan, İmam Cafer, Abdâl Musa, Yunus, Hacı
Bektaşî Veli şiirlerinin tarz usûl ve yöntemlerini kendine has bir üslûpla
şiirlerinde birleştirmiştir Pakize ALTAN, şiirlerini, Tasavvuf ve İslâm
Mistizminin duyuş, düşünüş, güzellik, orijinalite ve görüşüyle yazar.
Kısaca sanatçı Pakize ALTAN’ın
şiirleri konu, buluş ve buluştaki söz zenginliği açısından da ilginç, yeni ve orijinaldır.
Sanatçının eserinde dikkate değer ve göze çarpan en önemli unsurlardan
biri de zengin bir kelime dağarcığına sahip olmasıdır. Çoğu ozanelerde de
görülen bu durum, Pakize ALTAN’da
(Didarî), mükemmel tecessüs etmiştir. O kelimeleri kılıç gibi kullanmakta
en mahir ustalara dahi taş çıkarmaktadır.
Zengin kelime bilgisi, yeni buluş yapmaktaki
yeteneği, eski ile yeniyi birleştirmekteki mahareti dikkate değerdir. Dili, her
gözle görülebilecek kadar açık, sade, yalın, külfetsiz ve güzel bir Türkçe’dir.
Yazdığı dört kitaptan “Meğer Ne Çok, Hiç
Yaşamışım” eserini çıkarırsak, diğer yazdığı üç kitabında da aynı güzellik
ve orijinaliteyi yakalayabilen birkaç şairin en iyilerindendir demek
yerindedir. Pakize ALTAN’ın kitabında kullandığı zengin birikim ve kelime
dağarcığından örnekler:
“HEY!”, şiiri s.13 “ Başakta daneyim, yağmurda damla”,“Zerreden ummana
yürüyorum hey!!”, “Erkân sofrasını gönlüme kurdum”, “Soluğumla yanardağı
söndürdüm; Kötülüğün ırmağını dondurdum; Dostun cemalinde, Hatim İndirdim;
Sevgi libasını örüyorum hey!!” , “Kendi eksenimde eriyorum hey!!”, “Edep
tesbihine sabrını dizen; Engür şerbetini kırklara ezen”, “Yürekte kandildim,
zamansız söndüm”,
“VAR BENDE” şiiri, s.16 “Fındık
kabuğunda kırk yıl eğlendim; Gönül terazimde sevgi tartarım; Asalet şehrinde
sevgi satarım; Irmağı eledim, balçığı süzdüm”;
“GÖRDÜM YUNUS’U” şiiri, s.17:
“Sabır imbiğinden sevgi süzdüren; Mevsimleri heybesinde gezdiren; Yüreğini
hoşgörüyle sözleyen; Benlik illetini aşkla bizleyen; İlmi ile yokuşları
düzleyen; Nefsin libasına asla girmeyen”
“ŞER BANA UZAK” şiiri. s.19:
“Horasan’da bir bedene büründüm; Avonos’ta Bekteşice göründüm; Güvercin donunda
bin yıl barındım; Keşfe çıktık asaletin şehrini.”
“GEZ BENİ” şiiri s.20: “ Kudret
kalemiyle arşa yaz beni; Kızgın mille yüreğine kaz beni; Bedenim evrenin yedi
kıtası; Sevgi katıp havanında ez beni;
“YÂR” şiiri s.21: “Dokunduğun
yerden kanıyorum yâr; Aşkı gözlerinden banıyorum yâr.”
“DUYANLAR GELSİN” şiiri, s.22:
Kudret pazarını gönlüme açtım; Aklım
terazidir, yüreğim dara”
“GELDİM GİDİYOM” şiiri s.24:
“Dipsiz bir ummana daladım gidiyom; kökümü toprağa saldım gidiyom.”
“ERENLER GELSİN” Şiiri s.26: “
Gönlünü post edip serenler gelsin; insanı okuyan tek bir bakışta; Mevsimler
titrerken belâlı kışta; Gönül tırnağıyla aşk oyasını”;
“NE SÖZÜ BELLİ” şiiri s.28:
“Meyhaneden girer, camiden çıkar; Karıncaya elli batman tuz yükler; Kara bulut
gibi çöker başına”;
“GEÇ OLMADAN” şiiri s.29:
“Yârin zülüfünden geçilir Sırat; Didarî’yim yaşam nefeslik süre”;
“İNCİTEMEYİZ” şiiri s.32: “Çuvaldızdan BEYTULLAH’ı görürüz”;
“HÜNKÂR HACI BEKTAŞ PİRİM VELİ’NİN”
şiiri s.33, “İğne deliğinden evreni gören; Kulağı Mağrip’ten Maşuku duyar;
Zehmeride gonca deren gizli güç; Aslanın ağzından içer kanarım.”;
“NEYLEDİN DÜNYA?” şiiri s.34: “
Zamansız biçtirdin yeşil ekini; İçimizde yanan koca bir şehir; Gülşen
bahçesinde asil darıyı;
“DÜNDE DEDİLER” şiiri s.40, 41:
“ Enin gizli, yaran dünde dediler; Karanlıkta köre menzil sorarken; Sen sana
dön, o yol sende dediler; Arşın çivisine umudu taktım; Güneşin göksünden umudu
söktüm; Bulutu ağlattım, gözünden aktım; Cahil bayram etti, kem taşa tuttu;
Yıllar bedenimde pusuya yattı; Istırabın yorgun tende dediler; Aklım kafa
tuttu, fikrim eğildi; Arzularım gırtlağımda boğuldu; Zamanın beline sardım
kuşağı; Sırat’ın yolunu sevgiyle ördüm; Canımı ecele sus payı verdim; Ayaksız
atımı ahrete sürdüm;
ONDANDIR şiiri s.42: “Mevsimsiz
çözüldü sevdanın dili; Aşka filizlenir yüreğin gülü; Gökyüzünün kandilleri
yakılır; Canın cana sözlenmesi ondandır; Bulut ağlayınca toprak gülümser;
Sularla sevişen yaprak gülümser; Yokuşların düzlenmesi ondandır;
“OLMADI” şiiri s.43: “Ben bana
geriden baktım olmadı; Can suyu sevgidir çelik demirin; İç dünyama kimse
girmesin diye; Umut filizimi kırmasın diye; Yüreğime kilit taktım olmadı; Bir
nefeslik yolu asırda saydım; Mağrip’teki sesi Maşrık’ta duydum; Edep hırkasını
sırtıma giydim; Bedenimi dara çektim olmadı; Sırat’ın yolunda gizli sır oldum;
Tenimi toprağa ektim olmadı.”
“SIZLANIŞIM ONDANDIR” şiiri
s.44: “ Zehrimi içime döküşlerimi; Dalıp giden dipsiz bakışlarımı; Senelere
sözleyişim ondandır; Yüreğimde ince, bir ağrı yatar; Bağrımda bir orman yangını
tüter; Kül üstünü közleyişim ondandır; Ağıtları merhem ettim çareme; Keşkeler;
eyvahlar girdi arama; Öz canından kopup giden cananın; Deli gönül dağa taşa
sığmadı”;
Bunlardan
Başka:
“İçimdeki dara çektim ben beni
s.45;
Derde akrabayım dermana yadım s.50;
Ummanlar, deryalar harıma yetmez
s.52;
Kulak verdim yüreğimin diline s.52;
Bilge yüreklerden esaslı ekin s.53;
Kir akıyor insanlığın nehrine s.53;
Zamana fireğim, arşa direğim s.54;
Aşk kılıcım sabır ile bilendi s.54
Gönül zehmeride gonca dilendi s.54;
Bülbülün boynuna vebal dolandı
s.54;
Köroğlu kanatlı türküler derdim
s.54;
Avuç boşluğumda hüzünler tüter
s.54;
Bir çakal çığlığı sesimi yırtar
s.54;
Didarîce her kabire ben yattım
s.54;
Kendi salacamda ön safta tuttum
s.54;
Beden hapishane ruhum bir mahkûm
s.55;
Umutları veresiye yaşadım s.55;
Sesimle dağları yararım canlar
s.55;
Katran tüter hücremdeki bacamda
s.55;
Yıllar bedenimde kısrak koşturur
s.56;
Gökte bulut oldum akamıyorum s.56;
Tenbimden öteyi yakamıyorum s.56;
Elvedalar yüreğimde sızlarken s.56;
Aşkın künyesini takamıyorum s.56;
Bilmem neydi belleğime taktığı;
Ölü zamanlara ağıt yaktığım;
Bir marazlı ruh elinden çektiğim;
Duygum ile başa çıkamıyorum;
Adım atmadığım yerde görüldüm;s.56;
Kör dere ağzına, dökme harmanı s.57
Her gelen, gidenden Kefere çıktı
s.57;
Sevgiyi Şimal’de sezdim diyen yâr;
Dört kitabı sende çözdüm diyen yâr
s.59
Yudum yudum çekiyorum yâr seni;
Gözlerimden döküyorum yâr seni;
Tırnağımla söküyorum yâr seni;
Destur ile çekiyorum yâr seni;
Sevdan beni teslim aldı, cebirle;
Nakış nakış ekiyorum, yâr seni s.
60;
İçi boş yaşama, bugünü dünü s.61;
Lime lime yaraladı, dilindeki kiri
beni s.62;
Aldı yerden yere vurdu, yüreğimin
eri beni s.62;
Elleriyle yâr mezara, gömdü diri diri
beni s.62;
Tabansız testiye, azimle doldum
s.63;
Uzandım tabuta, doğruldum kalktım;
Kendi namazlağım dürdüm erenler
s.64
Emek vermediğin mahsülü derme,
Toprak örselenir, dal örselenir
s.65;
İlkbaharın gözlerinden su içen
s.65;
Ummanlar, deryalar harıma yetmez;
Irmaklar kanıyor gözümde canlar
s.66;
Yaşamın içinden hışımla geçtim,
Hüzün keyif sürer yüzümde canlar
s.66;
Kanıyor ağzımdan dökülen hece,
Canımı göğsümden söküyor eyvah!
s.68;
Her bedenin, şah damarında
gezdim,s.69;
Asmadan kadehe dol da s.70;
Kalp evime, sen vurdun bu mühürü,
İçine ben bile giremiyorum s.71;
Bütün mevsimleri, anlından vurdum
s.73;
Körler çarşısında ayna satarak
s.74;
Çoban yıldızında gözünü gördüm;
Tüm gezegenleri rehbersiz gezdim;
Azrail’in ayak tozunu gördüm s.76;
Dost yoluna hasır oldu yüreğim
s.76;
Yılı sancı tuttu, yolcum gelmedi;
Yıldızın beline umut doladım;
Yüreğimi hasretlere beledim;
Geceyi gündüzün eli boğarken s.77;
Didâri’yim ben gülmeyi boşadım s.78;
Sübyan hislerime ek kanatları s.80;
Artık tutmam yalnızlığın elini;
Aşkla çözdüm türkülerin dilini;
Gönül toprağıma Miraç gülünü;
Acer umutlar besledim yarına;
Aklım bedenime çobanlık eder;
Fikrim zıvanadan çıktı yeniden;
Tarih bizi çöplüğüne atmadan s.81;
Hayatın sacında pişen âlimler s.83;
Sevda ovasından düşler dağından,
Ceylan gözlerinin gök kuşağından
s.84;
Söküldü kumaşım, yırtıldı tenim;
Defolu yüreğin derdi bitmiyor;
Feryadıma dağlar, taşlar dillendi;
Bunca kahır bedenimde yıllandı;
Zaman değirmeni ömrüm öğüttü;
Yenik düştüm gönlümdeki soruya
s.85;
Kabuğumu kırdım, kozamı derdim;
Gözlerimin rahmetinde beslenip;
Varıp müzmin köre adresin sordum;
Cana haciz koydun, bedeni yordun;
Panzehirin oldu bu kadar acı;
Yürekte bilendi ecel kılıcı s.86;
Hasret usturası canda bilenir s.87;
Ürkek güvercinin göz bebeğinde;
Dipsiz bakışların ışığındayım;
Ömür tarlasının tam göbeğinde;
Toprakla tohumun beşiğindeyim;
Fındık kabuğunda mekanım buldum;
Güneşle beslendim, kozamı deldim;
Gönül kazanında alın terini s.90;
Bir deli sevdadır, yürekte pişen;
Tıfıl sevdaların, kuşluk zamanı
s.91;
Tomurcuk ağzında, gül boyun büktü
s.96;
Sevda bağbanıyım, özüme çektim;
Kinin kütüğünü kökünden yıktım;
Asmadan kadehe mey olup aktım
s.104;
Edep dergahında kini eriten;
Kudretiyle düz duvarı yürüten;
Şevkât ile süt içiren yılana;
Bir lokmayı kırka pay edip doyan;
Mağrip’teki sesi Maşrık’ta duyan;
Kanat takıp senin ile Fizan’a
s.108;
Cehaletin boş bakışı ham dili;
Söz dudakta üşür kıvam bulamaz
s.109;
Ömür destanını ak sayfalara;
Katran ile yaza yaza yaşlandım;
Halden anlamayan kem tayfalara;
Moralimi boza boza yaşlandım;
Gitmediğim memlekette görüldüm
s.110;
Kutup Yıldızıyla aşkı güderek
s.112;
Tabiat göz kırpar, anaç arıya
s.112;
2009, ALTAN Pakize, “Gönül Aynası”, “OZANELER SULTANI (Didarî)”…ilgili
belirtilen sayfalar.
Edebî
Kişiliği:
Şiir deryasına daldıkça bu deryanın içinden çıkmak istemeyen Pakize ALTAN,
ilk kitabı harikadır. Ondan sonra kaleme altığı şiir tadında serbest
denemeleri,“Meğer Ne Çok, Hiç Yaşamışım”,
birinci kitabın güzelliğini
gölgelemiştir; çünkü sanatçı her zaman yeniden doğmalı ve her dem eskiyi
aşarak, yeniyi yakalamalıdır. Görüşüyle hareket etmek mecburiyetindedir.
Üçüncü kitabında yeniden heceye dönüş yapar. Bu kitap ile de kendini birinci
kitapta olduğu gibi yenilemektedir. Hecenin daha çok yedili, sekizli ve on
birli kalıplarını kullanır. 2007 yılında millî veznimiz olan hece ölçü ile
yazdığı ve söylediği şiirlerini “Hüzne
Açılan Kapı” adıyla piyasaya
çıkartır.
Bu, artık onun için heceden dönüş olmadığını gösteren, son durağıdır. Bu
tercih sanatçıyı haklı olarak tanıtacaktır. Tanıtmakla kalmayıp, devrinin
ozanelerinin en üst basamağına, tahtına oturtacak ve tarafımızdan kendisine bir
unvan verilmesine hakkıyla lâyık olacak; “ŞAİRELER
SULTANI, PîR BACI HATUN”
olarak taç giydirecek şiirlerin yol ağzıdır.
Pakize ALTAN’ın (Didarî), haklı bir üne kavuşturacak kitabı “Gönül Aynasıdır.” Didarî yazdığı ve
sahnelerde okuduğu bu şiirleriyle, yurt
içinde ve yurt dışında yeterli şöhreti yakalayacağına inancımız tamdır.
“ŞAİRLER SULTANI, PîR BACI HATUN”, olarak kendisine unvan
verdiğimiz, Ozane Didarî’yi sanatının zirvesine taşıyan,
çıkardığı bu son kitabı “Gönül Aynası”dır. Sanatçı, haklı bir övgüyü ve
şöhreti, bugüne kadar görememiş ve yakalayamamıştır. Yazdığı şiirlerinin gücü,
orijinalliği, her dörtlükte yeni, hatta kimi şiirlerinde, her mısrada orijinal
buluşlar gerçekleştirmiş olması açısından bakıldığında, şiirlerine övgüye ve
yeterli şöhrete ulaşmamış olsa bile, gelecekte zirve isimlerden biri olacağı
konusunda, zaman bizim ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koyacaktır.
Pakize ALTAN (Didârî)’a tarafımızdan “ŞAİRLER
SULTANI, PîR BACI HATUN” olarak, haklı bir ünvan verdirten
olgunluğunun zirve kitabı olan, “Gönül
Aynası” dır.
“ŞAİRLER
SULTANI, PîR BACI HATUN”,
sazı, ustaca kullanmasını da bilen, şiir şölenleri, sanatçı toplulukları
arasında, dost sohbetlerinde bu maharetini, zaman zaman gün yüzüne
çıkarmaktadır.
DİDARî’yi, açık
sözlü, düşüncelerini utanmadan, çekinmeden,
açık açık, dobra dobra söyleyebilen, daima neşeli, içten ve dost canlısı
olarak tanıdım. Dost sohbetlerinde her şey açık saçıktır. Kadın erkek
ilişkileri, dostluk, sevgi, aşk öylesine açık konuşulur ki onunla konuşanlar
kadınlar hakkındaki yanlış yargılardan da kurtulabilirler.
Pakize ALTAN’ın,
yapmış olduğu bir çok şiir dinletilerinde de beraber olduk. Hareketli,
konuşmaları, kabına sığmayan gülümsemeleri, gülümserken yanağında beliren elma
kızıllığı, hızlı, vucut yapısının görünüşüne göre çok hareketli ve elindeki mendille
sık sık alnını kurulayan daima zarif, çekici ve güzel giyinen bir hatun, olarak
hatırlıyorum.
DİDARî’nin düşünce, hayâl dünyası ve ilhamıyla
hayat bulan şiirlerindeki derinlik, akıl kurgusundaki, mükemmelliyet, bütün
güzelliği, âhenkte zarâfet arz eder. DİDARî’nin Musikî yüklü söz incileri,
şölenlerde okuduğu ve yazdığı şiirler, kendisini yakından tanıyanlar
tarafından, sanki onun gönül tezgahında ilmek ilmek dokunmuyor, ruhunun
yüksekliklerinden süzülmüyor, ağzından çıkmıyor intibaını vermektedir.
DİDARî’nin, şiirlerini okurken
gösterdiği performans, harcadığı enerji, yüreğini ortaya sererek, kendinden
geçmişlik, cezbeye tutulmuşluk hali, şiire kendini ve yüreğini verişi; ve o an
şiiri yaşıyormuşçasına ayakta, ezberden sunuşu takdire şayandır.
DİDARî, “GÖNÜL AYNASI” adlı kitabını, Eylül, 2009 yılında piyasaya sürerek
Bektaşilik,
Kızılbaşlık alt gruplarından sonra, üst derece olan Alevîlik
gibi bir inanç siteminde olgunlaşarak kendini buluyor. Bu sistem
çeşitli basın ve yayında, ağızlarda, kişi ve topluluklarda değişik şekillerde
ifade edilmiş olsa bile aslı şudur:
Kızılbaş: Allah’ı ve Resulü uğruna kendini adamış, onların
yolunda canından ve malından vazgeçmiş, bu yolda ölmek var dönmek yoktur
yeminini başına sardığı kırmızı sarık ile ilan etmiş kişidir.
“Allah,
Muhammed, Ali kutsallığını kalbinde taşıyan, Hz. Ali’nin adaletinden ayrılmayan
temelinde insan sevgisi bulunan her dine, mezhebe her inanca saygı duyan ve
hoşgörü ile bakan bir görüş tarzıdır. Bu görüş mensupları dil, din, ırk, renk,
farkı gözetmeyen, eline diline, beline sahip olma ilkelerini şart koşan bir
anlayıştır.
Kendi
içine gelmek isteyen, inançlı insanları çatısı altına alarak manevî
susuzluklarını gideren, insanları yaşadıkları toplumda kendi istekleriyle kendi
kendilerini yargılamalarını sağlayan, laik, demokrat, eşitlikçi, katılımcı,
paylaşımcı düşünceyi savunan görüştür..
Zalime ve
zulme karşı gelen, mazlumun yanında olan, şeriatın bağnaz kurallarına bağlı
olmayan, ve onu reddeden, İslâm dinini kendine göre ve sunnî inancın dışında
yorumlayan, aslı doğruluk, kemâli dostluk, cevheri, merhamet, görüşü eşitlik,
hazinesi bilgi, meyvesi sevgi hamuru ile yoğrulmuş, insanı Kamil ve erdemli
insan yaratmayı ön gören, korkuyu aşıp sevgi ile Tanrı’ya yönelen anlayıştır.
Enel-Hak
ile insanın özünde Tanrı’yı gören, yaradan ile yaratılan ikiliğinden Varlık
Birliğine varan, edep ve ahlâklığı yaşamın temeline oturtan, insanı yücelten,
hamurunda hem ilâhiliğin hem de irfaniliğin mayası bulunan; kişinin ahlâklı ve
karakterli yaşam ilkelerini belirleyen, Hz. Muhammed ve Hz. Ali’den gelen
neslin imametini teberra ve tebelle ilkesi ile sahiplenen anlayış olarak kabul
edilmektedir.
Dinî biçim
ve şekil olarak değil, gerçek anlamıyla algılayan, dinî bağımsız bir irade gücü
ve batını özelliği ile evrimleştiren akıl ve iman bütünlüğünde birleştiren ve
tüm bunları Kırklar Cemi ile yürüten bir inanç sistemidir.
Bektaşilik
ve Kızılbaşlık alt kavramları Alevîler ve Alevilik için üst kavramı,
oluşturur.”
Bu inanç
sitemi ise İslâmiyet’in ta kendisidir. Peygamberimiz ve Hz.. Ali döneminde
böyle bir ayırım yoktur. Bu ayrımlaşmalar Peygamberimizden sonra, ortaya
çıkmıştır. Bu ise çeşitli ideolojik, menfaat ve siyasi amaçlı gruplar
tarafından çıkartılmış bir sistem olarak değişerek devam etmektedir.
Türkiye,
Türk Edebiyat tarihi, Türk Edebiyatının sayfaları yeni bir ozane, Pakize ALTAN’ın “Gönül Aynası” adlı
kitabındaki şiirleriyle renklenecek,
zenginleşecek ve güçlenecektir.
“ŞAİRLER SULTANI, PîR BACI HATUN”, sadece şiir yazmıyor,
zamanımızın hemen bütün ozanelerine de YAZDIĞI
ŞİİRLERİ, ORJİNAL ve HER DEM, YENİ BULUŞLARIYLA bir ufuk açıyor. Yol
gösteriyor ve rehberlik ediyor. ALTAN, şimdiye kadar yeterli ölçüde
tanıtılmamış, bu sebeple de popiler olamamıştır. Bugüne kadar çeşitli
sebeplerle edebiyatçılar, edebiyat tarihçileri, araştırmacıların gözünden
kaçmış olsa bile, çok kısa zamanda hak ettiği zirveye erişeceğine, yürekten
inanmaktayım.
“ŞAİRLER SULTANI, PîR BACI HATUN”un şiirleri Fen Edebiyat
Fakültelerinde, Alevîlik, Bektaşilik, Kızılbaşlık konularını ele alan ilim
adamlarının, öğrencilerinin tez yaptırabileceği, hatta daha da ileri giderek
diyebilirim ki Pakize ALTAN’ın şiirleri üzerinde DOÇENTLİK TEZİ
hazırlanabilecek kadar kıymet arz eden, önemli bir kaynak olarak karşımıza
çıkmaktadır.
“ŞAİRLER SULTANI, PîR BACI HATUN”, buluşlar yönünden Türk
şiirine sadece yenilik getirmiyor, şiirlerde işlenebilecek Türkçenin zengin
kelime okyanusunu gözümüzün önüne seriyor; Türkçenin zengin kelime deryasının
derinliklerine daldıkça yeni yeni cevherleri keşfediyor. Türkçenin saraylarında
kelimelerden kendine has şiirleriyle şaheserler örüyor, kanaviçeler işliyor,
ipek halılar dokuyor.
Şiirler sadece ölçülü, kafiyeli değil; eski gelenekte yer alan ritim,
ezgi, musiki (saz, söz, oyun ‘dans’ ) birleştirilmiştir
Türk Halk Edebiyatını bölümlendirirken: Anonim Halk Edebiyatı, Âşık
Edebiyatı, Tekke (Tasavvuf Edebiyatı) olarak bölümlendiririz. Bu edebiyatımızın
bölümlerinin sanatçıları içerisinde “ŞAİRLER SULTANI, PîR BACI HATUN” olarak ünvan verdiğimiz
(Didarî) Pakize ALTAN da gelecek
zaman içerisinde Tasavvuf Edebiyatımızın önemli ozanelerı kafilesine katılarak
ders kitaplarının sayfalarında yerini alacaktır.
Bu türün “ŞAİRLER
SULTANI, PîR BACI HATUN”
(Didarî) tarzının mahsûllerini Halk Tasavvuf Edebiyatının ürünleri olarak
15.yy. dan bu yana izleyebilmekteyiz. Bu edebiyatımızın önemli Sanatçıları: Pîr
Sultan Abdâl (16.yy.), Kaygusuz Abdâl, Sultan Veled 13.yy, Ahmet Yesevî, 12.yy.
Hacı Bektaşi Veli 13.yy. Mevlânâ Celâleddin Rumî 13yy. Yunus Emre 13.yy. Hacı
Bayram Veli 14.yy. ... ve benzerleri gibi sanatçıların yolundan giden “ŞAİRLER SULTANI, PîR BACI HATUN” (Didarî), bu yolda epey
bir mesafe kat etmiş olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu edebiyatımızın
ürünleri arasında: Deme, Nefes, İlâhi, Tuyug, Şathiye, Nutuk,
Sofiyani...vb. ürünleri görmek mümkündür. PÎR
BACI HATUN (Didarî)’un da şiirlerinin bu grup içerisinde inceleneceğinden
şüphe yoktur.
“Kıldan Köprü yaratmışsın
Gelsün kullar geçsin deyü,
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç i Tanrı
Kaygusuz Abdâl”ın yazdığı bilinen bu şiirde, (Şikâyet ve
Sitem Var.) Tasavvufçular benlik
duygusundan kurtulmuş her varlıkla bir olmuşlardır. Bu sebeple BEN SENİM, SEN
BENSİN, ÖYLEYSE İKİMİZ DE BİRİZ. Hepimiz bir bir(tek tek) BÜTÜNÜZ; ve TEK TEK,
BİZ BU BÜTÜNÜN PARÇALARIYIZ. Öyleyse her nereye bakarsan bak Tanrı’yı görürsün.
İnsanı ve evreni tanımak Tanrı’yı tanımaktır. Tanrı kendi güzelliğini görmek
için şu uçsuz bucaksız evreni yaratmıştır. Her yerde ve her şeyde Allah vardır.
Ayete göre: “Ben siz
kendi nefsimden yarattım.” “Ben size kendi ruhumdan ruh kattım” diyen
Allah, bizi bu âyetlerle ilâhi bir varlık kılmıştır. Bu sebeple ünlü
tasavvufçular bu üstünlük ve Allah’a olan yakınlığımız sebebiyle; Halaç’ı Mansur, Seyyid Nesimi: “Enel Hakk” Ben Hakk’ım, yani “Ben Allah’ım” dedikleri için yanlış
anlaşılmış ve birisi derisi yüzülerek, diğeri de asılarak öldürülmüştü.
Arayışta çatışmalar yoktur. Her şey insanın kendisindedir.
Yukarıdaki âyetler gereği zaten ilâhidir. Bu görüşle ilerleyebilmişlik,
olgunlaşabilmişlik, tekamüllük açısındansan kendi kendisini sorgular, alay
eder, hesaba çeker:
“KILDAN KÖPRÜ YAPTIRMIŞSIN,
GELSİN KULLAR GEÇSÜN DEYÜ,
HELE BİZ ŞÖYLE DURALIM,
YİĞİT İSEN GEÇ İ TANRI!...”
Burada bu köprü yapan, yaptıran, bu olgunluğu, tekamülü yakalayabilmişlik açısından bakıldığında
hepsi insanoğludur. O kendi kendisiyle hesaplaşmakta ve alay etmektedir.
Pakize ALTAN’ın aşağıdaki şiirlerinde de aynı tarzı görmek
mümkündür:
TABİATTA CANLILAR
Tabiatta canlıları,
Renklerden renk seçerler.
Sırat denen köprüyü,
Uçaraktan geçerler.
Kuzu canavar yıkar.
Sansar seyrine çıkar.
Karınca buğday eker,
Farelerle biçerler.
Balık kavakta gezer.
Maymun methiye yazar.
Karga düzeni bozar.
Toplu dava açarlar.
Keklik dalda eş
arar.
Güvercin kafa yorar
Domuz hükümet kurar.
Tilki lider seçerler.
Güneş evreni yalar.
Kelebek ışık salar.
Sivrisinek saz çalar.
Düğün dernek açarlar.
Çekirge orman yakar.
Çakal çileden çıkar.
Atmaca file çöker.
Döner kanın içerler
Leylek zebra doğurur.
Ayı hamur yoğurur.
Deve tell3al çağırır
Dost sofrası açarlar.
Turnalar yol sorarlar.
Gökte halay kurarlar.
Sıcak menzil ararlar.
Güz gelince göçerler.
Bütün canlı cisimler.
Birbirine hısımlar.
Hepsi farklı isimler.
Sevgi, şefkât saçarlar.
İnsanlıktan utandım.
Hayvanlığa atandım.
Didarî derde bandım.
Herkes ondan kaçarlar.
2009, ALTAN Pakize, “Gönül Aynası”, ( PîR BACI HATUN ) s.106-107
TANRI’M !
Kainatı yarattın da ne oldu?
Her kulun bir hüneri var Tanrım!
Kaç kere boşaldı, kaç kere doldu?
He iki dünyada işin zor Tanrı’m.
Döner durur dünyanın yer küresi
Irkın, cinsin, memleketin neresi?
Sana da gelir mi ölüm sırası?
Gizli sırlar belleğimi yer Tanrı’m!
Bakılan her yerde görülür müsün?
Kullarına küsüp darılır mısın?
Sen hiç yaşlanıp da yorulur musun?
N’olur, sualime cevap ver Tanrı’m!?.
...
2009, ALTAN
Pakize, “Gönül Aynası”, (
Pîr BACI HATUN )” s.30-31
KİTABA ELEŞTİRİ:
Çala kalem, alelacele bastırılan ve hemen bütün kitaplarda rastlanan
Türkçeyi imlâsızlaştırma, hataları mâalesef bu kitapta da mevcut. Üstelik bu
tür hataları bilgisayara ve teknolojiye yükleme boş vermişliğinin, bütün
özelliklerini bu kitapta da görmek ne büyük talihsizlik.
Orijinal, saf altın bir gerdanlığın toz toprak içine düşmesi gibi bir şey.
“Sakıt yere düşmekle kıymetinden bir şey
kaybetmez derler.”; lâkin yere düşen bir nesne de ne kadar kıymetli olursa
olsun, bir dezenfekte edilecek, yıkanacak temizlenecek ki eski al benliğine,
güzelliğine dönebilsin.
Ozane Didarî, Pakize ALTAN’ın şiirleri de “Gönül Aynası” adlı kitapta toza
toprağa karışmış, yere düşmüş, altın gibidir...
2009, ALTAN, Pakize (Didarî).“Gönül Aynası” Kültür Ajans Yayınları No: 58
“Tanıtım ve Organizasyon Ltd. Şti. Konur Sk. 66/9 Bakanlıklar/ANKARA da
çıkartılıyor.
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:
HEY!
Başakta daneyim yağmurda damla
Zerreden ummana yürüyorum hey!
Hakikat bulunmaz cahille hamla
Kâmilin izini sürüyorum hey!
Milliyetim insan dünyadır yurdum
Erkan sofrasını gönlüme kurdum
Nuh’un tufanından evvelde vardım
Hâlâ menzilimi arıyorum hey!
Soluğumla yanardağı söndürdüm
Kötülüğün ırmağını dondurdum
Dostun cemalinde hatim indirdim
Sevgi libasını örüyorum hey!
Ateşin keşfinden önce ateştim
Ferhat’ın Şirin’in bağrında piştim
Bir gam vadisine gark oldum düştüm
Kendi eksenimde eriyorum hey!
Şah damarda can bulurum kan adım
Turna semahında gizli kanadım
Kula neşter değdirseler kanadım
Yarayı canımla sarıyorum hey!
Bir deri içinde aciz bedeni
Sürükledim durdum neydi nedeni
Ne yaşatır bir gün göçüp gideni
Eser mi, şöhret mi soruyorum hey!
Edep tespihine sabrını dizen
Engür şerbetini kırklara ezen
Doksan günlük yolu kuşlukta gezen
Pîrin kudretini görüyorum hey!
Kâbe kıblegâhım Didar’a döndüm
İkrarımda durdum nefsimi yendim
Yürekte kandildim zamansız söndüm
Artık son nefesi veriyorum hey!
Yâr diye toprağı sarıyorum hey!
2009, ALTAN
Pakize, “Gönül Aynası”, “OZANELER
SULTANI(Didarî)” s.
İNCİTME SAKIN
Edep dergâhında pişir özünü
İncinsen de kulu incitme sakın
Gülşen bahçesine çevir yüzünü
İncinsen de gülü incitme sakın
Kalp kırma öz düşün kusursuz söyle
Ehil sohbetinin kuralı böyle
Özü söze giydir bergüzâr eyle
İncinsen de dili incitme sakın
Felsefemiz umman bir yor kafayı
Pir Sultan, Nesimi çekmiş cefayı
Mana âleminde ara vefayı
İncinsen de yolu incitme sakın
Zamana uyarken unutma dünü
Deryadır insanın beyni ve geni
Ayaklı ayetsin oku sen seni
İncinsen de eli incitme sakın
Gönül gülistanda yeşeren bağdır
Güllerin alevde açtığı çağdır
Her nefes, ömüre atılan ağdır
İncinsen de yılı incitme sakın
Didarî kimseye olma sen dargın
Can beden içinde misafir her gün
Ten kara toprağa düşecek bir gün
İncinsen de Salı incitme sakın
2009, ALTAN
Pakize, “Gönül Aynası”, “OZANELER
SULTANI(Didarî)” s.
HÂL BİZİM
Kimler konup göçmüş dünya mülkünden
Evvel bizim ahir bizim hal bizim
Erler pirler evliyalar halkından
Derviş bizim hırka bizim şal bizim
Seyyid Ali Sultan kırkların başı
Türbedar eyledik Hacı Bektaş’ı
Böldükçe çoğalır pirlerin aşı
Lokma bizim petek bizim bal bizim
İmam Cafer Abdâl Musa soyuyuz
Bilge yüreklerde derin kuyuyuz
Cennetteki dört ırmağın suyuyuz
Damla bizim derya bizim sel bizim
On İki İmam evliyalar sırrını
İkrarlı gönüller bulur derini
İblis nerden bilsin yürek korunu
Edep bizim erkân bizim yol bizim
Has daneyiz bir düşer beş yeteriz
Sevgi ile taş üstünde biteriz
Aşk ehliyiz gülistanda öteriz
Bağban bizim bahçe bizim gül bizim
Münkirler ilahi kudreti bilmez
Her Zülfikâr taşı ikiye bölmez
Bizim için beden ölür ruh ölmez
Didarî‘ce kabir bizim sal bizim
2009, ALTAN
Pakize, “Gönül Aynası”, “OZANELER
SULTANI(Didarî)” s.
AŞKA İSYAN
Bin bir mana ile dönüp yüzüme
Bakışınla zıvanadan çıktım ben.
Ilık ılık yüreğimden özüme
Akışınla zıvanadan çıktım ben.
Taht kurmak isterken gönül köşküne
Ben sende kaybolup döndüm şaşkına
Kibritsiz kandilsiz beni aşkına
Bin bir mana ile dönüp yüzüme
Bakışınla zıvanadan çıktım ben.
Ilık ılık yüreğimden özüme
Akışınla zıvanadan çıktım ben.
Taht kurmak isterken gönül köşküne
Ben sende kaybolup döndüm şaşkına
Kibritsiz kandilsiz beni aşkına
Yakışınla
zıvanadan çıktım ben.
Melektir gül yüzün asildir soyun
Bu dipsiz dünyada hayat bir oyun
Feleğe kahredip kadere boyun
Büküşünle zıvanadan çıktım ben
Sende gizli aşkın en güzel yanı
Hangi kul sevmez ki böyle bir canı.
Dolu dolu gözlerinden mercanı
Döküşünle zıvanadan çıktım ben.
Didarî sanma ki her şey için geç.
Bu başka bir sancı anlatması güç.
Maziye baktıkça derin derin iç
Çekişinle zıvanadan çıktım ben.
Melektir gül yüzün asildir soyun
Bu dipsiz dünyada hayat bir oyun
Feleğe kahredip kadere boyun
Büküşünle zıvanadan çıktım ben
Sende gizli aşkın en güzel yanı
Hangi kul sevmez ki böyle bir canı.
Dolu dolu gözlerinden mercanı
Döküşünle zıvanadan çıktım ben.
Didarî sanma ki her şey için geç.
Bu başka bir sancı anlatması güç.
Maziye baktıkça derin derin iç
Çekişinle zıvanadan çıktım ben.
2009, ALTAN
Pakize, “Gönül Aynası”, “PÎR
BACI HATUN(Didarî)” s.
BAHADIN
Bozok Yaylasından Banaz’a giden
Erenlerin yolu sensin Bahadın
Sevgiye ram olup sevdayı güden
Pir Sultan’ın kolu sensin Bahadın
Ser çeşmeden zemzem içip yanarsın
Pirlerin aşkına semah dönersin
Ehil sofrasında bade sunarsın
Aşk tasında dolu sensin Bahadın
Aşıkların kaleminden yazılan
Allı turna ile gökte süzülen
Zaman zaman ağıt oldun düzülen
Türkülerin dili sensin Bahadın
Asırlardır
misyonuyla itilen
Dürüstlüğün kervanına katılan
Yusuf ile kör kuyuya atılan
Kerbelâ’nın çölü sensin Bahadın
Kuşaktan kuşağa gider yolumuz
Dürüstlüğün kervanına katılan
Yusuf ile kör kuyuya atılan
Kerbelâ’nın çölü sensin Bahadın
Kuşaktan kuşağa gider yolumuz
Ta arşa
uzanır kutsal kolumuz
Ele,bele,dile diyen ulumuz
Pir Hazreti Ali sensin Bahadın.
Horasan’dan doğan güneş ayarı
Güvercin donunda verdi uyarı
Evliyalar embiyalar diyarı
Hacı Bektaş Veli sensin Bahadın.
Aşık Bektaş, Durak şiir dalında
Her name bir destan olur dilinde
Neferimiz Hacı Özkan elinde
Bağlamanın teli sensin Bahadın
Ele,bele,dile diyen ulumuz
Pir Hazreti Ali sensin Bahadın.
Horasan’dan doğan güneş ayarı
Güvercin donunda verdi uyarı
Evliyalar embiyalar diyarı
Hacı Bektaş Veli sensin Bahadın.
Aşık Bektaş, Durak şiir dalında
Her name bir destan olur dilinde
Neferimiz Hacı Özkan elinde
Bağlamanın teli sensin Bahadın
Şirin bir
kasaba aydınlar köyü
Görüşü durudur asildir soyu
Yan yana halayda bayanı beyi
Kardeşliğin eli sensin
Görüşü durudur asildir soyu
Yan yana halayda bayanı beyi
Kardeşliğin eli sensin
2009, ALTAN
Pakize, “Gönül Aynası”, “PÎR
BACI HATUN (Didarî)” s.
BAHADIN
Barış meşalesi bağrında yanar
Seni tanıyanlar sevgiyle anar
Her çiçek üstüne bir arı konar
Lalezarın balı sensin Bahadın
Gurbet kement oldu boynumu sıkar
Gözümden dökülen yüzümü yıkar
Gün gelir bağrından DİDARİ çıkar
Has bahçenin gülü sensin Bahadın
2009, ALTAN Pakize, “Gönül Aynası”, “PÎR BACI HATUN (Didarî)” s.
Seni tanıyanlar sevgiyle anar
Her çiçek üstüne bir arı konar
Lalezarın balı sensin Bahadın
Gurbet kement oldu boynumu sıkar
Gözümden dökülen yüzümü yıkar
Gün gelir bağrından DİDARİ çıkar
Has bahçenin gülü sensin Bahadın
2009, ALTAN Pakize, “Gönül Aynası”, “PÎR BACI HATUN (Didarî)” s.
Benim
Bir tek gülü koklamanın uğruna
Türlü diken battı elime benim
Gülüm ayrık otu sarmış bağrına
Dostlar, hele bakın halime benim!
Akıntıya boşa çekmişim kürek
Çöl misâli sevda mevsimim kurak
Gönül davasından yargılı yürek
Mecalim kalmadı zulüme benim
Türlü diken battı elime benim
Gülüm ayrık otu sarmış bağrına
Dostlar, hele bakın halime benim!
Akıntıya boşa çekmişim kürek
Çöl misâli sevda mevsimim kurak
Gönül davasından yargılı yürek
Mecalim kalmadı zulüme benim
Hakiki
dostluğa hayal kuralı
İsyanım bitmedi, derdim sıralı
Bütün sözcüklerim ağır yaralı
Kördüğüm attılar dilime benim
İsyanım bitmedi, derdim sıralı
Bütün sözcüklerim ağır yaralı
Kördüğüm attılar dilime benim
Didari
hayattan neler düşledi
Bir derdim var idi felek beşledi
Gönül teknem su almaya başladı
Kimse ağlamasın ölüme benim
Bir derdim var idi felek beşledi
Gönül teknem su almaya başladı
Kimse ağlamasın ölüme benim
2009, ALTAN
Pakize, “Gönül Aynası”, “PÎR
BACI HATUN (Didarî)” s.
BENİM YERİME
Zorladım şansımı bana gülmüyor
Kaderim utansın benim yerime
Yaralı gönlümü kimse bilmiyor
Kaderim utansın benim yerime
Genç yaşımda çıktım ana yurdumdan
Felek anlamadın benim derdimden
Ben kaçtıkça kovaladın ardımdan
Kaderim utansın benim yerime
Kaderim utansın benim yerime
Yaralı gönlümü kimse bilmiyor
Kaderim utansın benim yerime
Genç yaşımda çıktım ana yurdumdan
Felek anlamadın benim derdimden
Ben kaçtıkça kovaladın ardımdan
Kaderim utansın benim yerime
Tanrım ya sabır ver ya al canımı
Kuruttular damardaki kanımı
Çaresizlik sardı dört bir yanımı
Kaderim utansın benim yerime
Didarî’yem işte geldim göçerim
Mey yerine ağu zehir içerim
Kalmadı umudum bitti naçarım
Kaderim utansın benim yerime
Kuruttular damardaki kanımı
Çaresizlik sardı dört bir yanımı
Kaderim utansın benim yerime
Didarî’yem işte geldim göçerim
Mey yerine ağu zehir içerim
Kalmadı umudum bitti naçarım
Kaderim utansın benim yerime
2009, ALTAN
Pakize, “Gönül Aynası”, “PÎR
BACI HATUN (Didarî)” s.
ALDIĞI
ÖDÜLLER:
1)
2008, 24
Aralık, SAKÜDER, Cumhuriyetin 85. Yılı Kültür ve Turizm Bakanlığının
katkılarında; “Atatürk ve Cumhuriyet” Konulu Şiir Yarışması BİRİNCİLİK;
2)
2009,8-10
Mayıs, “Sanat ve Kültür Dergisi” Geleneksel 14. SİMAV Şairler Şöleni ÜÇÜNCÜLÜĞÜ;
3)
Kars
Belediyesi Başkanlığı, “Türkiye Murat ÇOBANOĞLU Uluslararası Âşıklar Bayramında
TEŞEKKÜR;
4)
2007, 4-5-6
Mayıs, Kars Belediyesi Başkanlığı, “Türkiye Murat ÇOBANOĞLU Uluslar arası III.
Âşıklar Bayramında TEŞEKKÜR;
5)
2008, 10
Şubat Dostluk ve Dayanışma Gecesi’nde TEŞEKKÜR;
6)
Menekşe Dersanesi Sponsörlüğünde Ozanlar Vakfı’nın
düzenlediği III. OZANLAR HAFTASI etkinliklerinde gösterilen gayret sebebiyle
TEŞEKKÜR ve TAKDİR;
7)
“Günlük Şiir
Derneği Yönetim Kurulu”, “IV. Antalya Şiirler Buluşması” HECE ŞİİRİ sebebiyle BİRİNCİLİK;
8)
2009, 5
Haziran, Cahit KÜLEBİ’i 12. Ölüm Yıldönümünde, “CAHİT KÜLEBİ’YE HASRET” Anma
Etkinlikleri Sebebiyle Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği, Tokat Belediye
Başkanlığı ve Tokat Kaymakamlığı İşbirliğinde gerçekleştirilen Şiir
Şöleninde PLAKET;
9)
2010, İLESAM, Türkçenin işlek dilini kullanma, her daim
yeni olma, orijinal şiirler yazma sebebiyle, TAKDİR BELGESİ;
ESERLERİ:
1) 2004, ALTAN Pakize, “Yüreğimin Penceresinden”Kozan
Ofset, ISBN: 975-00439-0-11, Ozanlar Birliği Derneği, Sakarya SSK. İş
hanı Kat: 8/815, Kızılay/ANKARA, Tel: 0312 432 42 14
2) 2006, ALTAN Pakize, “Meğer Ne Çok Hiç Yaşamışım”,
ISBN: 975-98-619-07-8 İlke Kitabevi Yayınları, Kitapçılar Çarşısı,
Bayındır Sok. No: 5/61 Kızılay/ANKARA, Tel: 0312 433 59 84
ŞUNAT Kitabevi Konur Sok. No: 10/8
Kızılay/ANKARA, 0312 417 97 60, Baskı ve
Cilt, BRC OFSET
3)
2007, ALTAN
Pakize, “Hüzne Açılan Kapı”, ısbn: 978-975-8951-12-3, BRC Basım,
Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Ltd. Şti, Konur Sk. 66/9
Bakanlıklar/ANKARA, 0312 425 93 53
Anaket Eğt. Hiz. Tic. Ltd. Şti. Talatpaşa
Bulvarı No: 132/1-2 (Büyük Doğumevi Yanı) Cebeci/Dörtyol/ANKARA, 0312 319 00 25
4)
2009, ALTAN
Pakize, “Gönül Aynası”, BRC Basım, Kültür Ajans Tanıtım ve
Organizasyon Ltd. Şti, Konur Sk. 66/9 Bakanlıklar/ANKARA
Anaket Eğt. Hiz.Tic.Ltd.Şti. talatpaşa
Bulvarı No: 132/1-2 (Büyük Doğumevi Yanı) Cebeci/Dörtyol/ANKARA, 0312 319 00 25
İsteme
Adresi:
Konur Sok. No: 66/9 Kızılay/ANKARA, Tel: 0312 425
93 53 Faks: 0312 419 44 43 BRC Basım Tel:0312 384 44 54 phx
1) 2004, ALTAN Pakize, “Yüreğimin Penceresinden”Kozan
Ofset, Ozanlar Birliği Derneği, Sakarya SSK. İşhanı Kat: 8/815,
Kızılay/ANKARA,
2) 2006, ALTAN Pakize, “Meğer Ne Çok Hiç Yaşamışım”,
İlke Kitabevi Yayınları, Kitapçılar Çarşısı, Bayındır Sok. No: 5/61
Kızılay/ANKARA,
3)
2007, ALTAN
Pakize, “Hüzne Açılan Kapı”, BRC Basım, Kültür Ajans Tanıtım ve
Organizasyon Ltd. Şti, Konur Sk. 66/9 Bakanlıklar/ANKARA,
4)
2009, ALTAN
Pakize, “Gönül Aynası”, BRC Basım, Kültür Ajans Tanıtım ve
Organizasyon Ltd. Şti, Konur Sk. 66/9 Bakanlıklar/ANKARA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder