16 Ekim 2016 Pazar

Rifat KAYA’NIN “YAŞATAN AŞK” Adı ile hazırladığı “ŞAİRLAR ANSİKLOPEDİSİ” çıktı. Abdullah Çağrı ELGÜN

Rifat KAYA’NIN  “YAŞATAN AŞK”
                 Adı ile hazırladığı 
“ŞAİRLAR ANSİKLOPEDİSİ” çıktı.
                       Abdullah Çağrı ELGÜN
RİFAT KAYA’NIN HAYATI HAKKINDA
RİFAT KAYA 
01.09.1954 tarihinde Şanlı Urfa’nın Viranşehir ilçesinde doğdu. Aslen Mardin Kabala beldesindendir. Urfa Meslek Yüksek Okulu İşletme Sevk idare ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunudur.
Emekli olup iki çocuk babasıdır. Ankara da ikamet etmektedir.
ŞİİRLERİNİN ŞİMDİYE KADAR YAYINLANMIŞ OLDUĞU ANTOLOJİ KİTAPLARI

1-KARANLIĞA DÜŞEN AY SEÇKİLERİ............................... 
(Gündüz Kitap Evi Yayınları) .....BASKI YILI:...............2007 

2-SOLAN GÜLÜMÜN MATEMİ VAR...................................... 
(Ön-Of Önder Ofset Ltd. Şti.VAN) .BASKI YILI:.........2007 

3-ANKARA'DAN GÖNÜL ESİNTİLERİ................................... 
(K Yayınları) ....................BASIM YILI:...............OCAK.2008 

4-ŞİİR DEFTERİ......................................................................... 
(Gündüz Kitap Evi Yayınları) .....BASIM YILI:...............2008 

5-TOKATLI ŞAİRLER ŞİİR ANTOLOJİSİ.................................. 
(Özen Ofset-TOKAT) ..................BASIM YILI...............2008 
(Tokat Telekom bastırıp yayınladı.) 

6-TURUNCU ANTOLOJİ............................................................. 
(Malcan Ajans....Doğa ofset) .......BASIM YILI.............2008 
(Engelli arkadaşlarımız adına basıldı.) 

7-TÜRK ŞAİRLERİ ŞİİR ANTOLOJİSİ 5.CİLT........................... 
(Gündüz Kitap evi yayınladı) .........................Haziran 2008 

8-SEVDA VE HASRET ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ....................... 
(Gündüz Kitap evi yayınları) ...................................Ocak2009 

9-SİVASLI ŞAİRLER ANTOLOJİSİ-GÜLDESTE......................
 (Geliri Sivas İşitme Engelliler derneğine kalmıştır)
(Es-Form Ofset-sivas) ...........................................şubat2009 

10-VADİDEN ESİNTİLER-II-........................................................ 
(TŞOF Plaka Matbaacılık Tic.San.AŞ............Ankara2009 
ADINA BASILAN KİTAPLAR.
11-AHSEN.................................................................................... 
(Malcan Ajans yayınladı) .............................Basım Yılı.....2008 

12-YAŞATAN AŞK-Şairler antolojisi(ENGELLİLER İÇİN) ....... 
(Kırkayak Matbaacılık Ltd. Şti....Basım Yılı...Mart/2010..........
Bazı dergilerde şiirleri yayınlanmıştır.
ANSİKLOPEDİK KİTAP HAKKINDA
Eser, Kırkayak Matbaası LTD. ŞTK. Tarafından İSBN: 978 9944 0539 07, Mart, 2010.ANKARA’da yayın hayatına giriyor.
Kapak dizgi ve baskı olarak dikkat çeken eser büyük boy ve hacimli bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır.
“ÖMÜR HAYAT, HÜDA’NIN KADİR KIYMETİNİ BİL,
YARATTIĞI EVRENİN GÖNLÜNE OL EHL İ DİL.”
Kitaba emekli Öğretmen Vedat BENLİ’nin önsöz yazdığı bir yazı  “Sevgi” ile giriliyor. Öğretmen Vedat BENLİ bu önsözünde: “Sevmek, sevgi, seven insan’ın” bakışıyla kitaba yaklaşan Vedat Öğretmen, Karacoğlan, Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah, Aşık Veysel, ... gibi     Ansiklopedide, ismi olup şiir ülkesine katkılarda bulunan ŞİİR SULTANLARINA seslenerek: “İYİ Kİ VARSINIZ...” diyerek iltifat etmektedir.
Okuyanlara bu güzellikleri bu güzel duyguları tattırmaları, insanları bir nebze de olsa kendi duygularından alıp başka diyarlara, ufuklara taşımaları sebebiyle minnettarlığını belirterek teşekkürlerini iletiyor. Şiirlerinin devamını, sabırsızlıkla beklediğini belirtiyor.
Sayfa beşte ise Turhan TAŞAN’ın sunuş yazısıyla karşılaşıyoruz. TAŞAN aşkın varlığının kişiye yaşama sevinci kattığını bu sebeple kitaba bu ismi verenleri tebrik ediyor. Aşka tutulan kişinin ne olursa olsun bütün engelleri aşabileceğini bu tutkunun insanı yeni ufuklara taşıyabileceğini bütün zorlukları bu aşk ile yenebileceğinden bahsederek Ansiklopedide geçen şairlere minnettarlıklarını belirtiyor.
“İşitme engelli kardeşlerimizin hayatlarına renk katmayı amaçlayan “YAŞATAN AŞK” isimli Antolojide yer alan tüm şairlerimizi gönülden kutluyorum. İlhamları bol ve daim olsun. Ortaya çıkaracağınız bu eserin amacına ulaşmasını diliyorum.” Diyerek, iyi dileklerini ileterek, bu satırları okuyan herkese ömür boyu sağlık ve mutluluk dileklerini sunar.  
Kitabın dokuzuncu sayfasında, Sincan İşitme Engelliler Dayanışma Derneği Başkanı, İrfan AŞIKOĞLU’nun yazısına yer veriliyor.

ANSİKLOPEDİDE YER ALAN ŞAİRLER:
Abdullah RAMAZAN, Ahmet ACAR, Ali ÖZEN, Azimet IŞIK, Belkız GÜNAYDIN, Berat Bahure ANTEPLİOĞLU,Canan KORKMAZ, Canan KUMSAR, Çetin KABAK, Çiğdem KILINÇ, Deniz KESTİM, Dilşare GÜNGÖR, Erdal SÖYLEMEZ, Erdal TAŞKÖPRÜ, Erkan ACAR, Ertuğrul ÇİTİL, Faruk CİVELEK, Fatime ALTUNTAŞ, Fatma KALKAN, Ferah ÇETİN, Ferudun İNCE, Gökhan Yılmaz ERDEM, Gönül Ersin GÜRSU, Gülay ABU, Gülay SIKILMAZ ERÇİN, GÜLER TURAN, GÜLSÜM GÜLSÜN, HALİM AKIN, HASAN GEÇAY, HASAN OĞMEN, HASİBE KAYA, HASİBE FİSKECİ, HAYRUNİSA AŞKIN, HİKMET YURDAER, HÜSEYİN ZARAR, HÜSEYİN ZENGİN, İBRAHİM HALİL AKIN, İSA TEKİN, İSMAİL ALTINTAŞ, İSMAİL TUNÇEL,İSMİHAN ERDUĞMUŞ, KEMAL ÖZDEMİR, KÜÇÜK ALİ YILDIRIM, MEHMET KINDAP, MEHMET SABRİ KILIÇ, MEHMET SARI, MELİHA DEVECİ, METİN TUNÇEL, MİTHAT KARATAŞ, MURAT AVCU, ŞUGUL, MUSTAFA ŞADİ, MÜJGAN AKYÜZ, NADİR ÇİTİL, NAİME KOÇ ÖZEREN, NECLA ÖZKAN, NİHAL ATALİK, NURİ GÖKGÖZ, NURSEVİM AKSOY, NURTEN AKTAŞ, ÖMER ÖZYURT, RİFAT KAYA, SAFFET KURAMAZ, SERAP ŞEN, SEVİLAY ÇARTIK, SEVİM ASLANAP, SULTAN TÜMEN, ŞENSES US, ŞEVKİ KAYATURAN, TAYFUN BULUT, TAYFUR IŞIKOĞLU, VEHBİYE ÖZTÜRK KATALAY, YERSEL, YUSUF KORKMAZ, YÜKSEL AKÇUM, ZERRİN TAYFUR” gibi şairlerin hayatlarına ve eserlerine  yer veriliyor.

Kitabın ilk sayfası “GİRİŞ BÖLÜMÜ” de Emekli Edebiyat Öğretmeni Vedat BENLİ’nin bir yazısı yer alıyor:

“Seven her insana hayat tatlı ve güzeldir. Bu mutluluğa dönüşünce, paylaşmak başka insanlar olarak heves ve heyecanlarda buluşmak bir başka güzeldir. Şair boşuna dememiş;
“Bir bakış bir bakışa neler neler anlatır. Bir bakış bir aşığı senelerce ağlatır.” Kimimiz konuşarak duygularımızı anlatır dertlerimizi ve kederlerimizi paylaşırız. Şairlerimiz ise gönül pınarlarındaki biriken duyguları şiirlerin mısralarında bir sebil gibi etrafındaki insanlara sunarlar. Bu mısralar sevinç yüklüdür, hasret yüklüdür, elem ve keder yüklüdür. En önemlisi ise; Karacaoğlan gibi gurbet gezdirir, Aşık Veysel gibi “Uzun İnce Bir Yolda” bizleri duygu alemine sürüklerler. Bizlere bu güzel duyguları tattıran şiir ülkesinin sultanlarına teşekkür ediyoruz. İyi ki; varlarmış. Eğer bunlar olmasaydı, Yunus’un “Dertli Dolap” gibi başımızı taştan taşa vururduk. Saf, temiz, akıcı ve tatlı bir dille duygularını bizlerle paylaştıkları için teşekkür ediyor, şiirlerinin devamını sabırsızlıkla bekliyorum.”

Kitapta bu başlıktan sonra kitap hakkında bilgiler veren, “AŞK” tarif ederek ne olması gerektiği ve insana kazandırdığı heyecan, ivme ile, içinde bir parça aşk taşıyanların aşamayacakları hiçbir engelin bulunmadığından bahseden İstanbul, 23 Ocak 2010 / Cumartesi yazılan TURHAN TAŞAN’ın “Yaşatan Aşk” isimli  bir yazısı yer alıyor:
“Satırlarıma başlarken önce bu ismi bulanları tebrik etmek istiyorum. Çünkü yaşama sevincini bize veren aşktır. Aşk kavramını beğendiğimiz, sevdiğimiz her varlık için kullanabiliriz. Bu öyle bir tutkudur ki, insan bir şeye âşık olmaya görsün. O uğurda yapamayacağı hiçbir fedakârlık yoktur. İnsan işine de âşık olur, eşine de âşık olur. Aşk bir ümittir, bir heyecandır, sevgidir. Başarmanın, ulaşmanın, kavuşmanın, yaşamanın kendisidir. Hal böyle olunca da, hiçbir ümitsizliğe kapılmadan hayat yolumuzu tamamlamaya çalışmalıyız.
İşitme Engelli vatandaşlarımızın hayatlarına renk katmayı amaçlayan “YAŞATAN AŞK” isimli Antolojide yer alan tüm şairlerimizi gönülden kutluyorum. İlhamları bol ve daim olsun. Ortaya çıkartacağınız bu eserin amacına ulaşmasını diliyorum.
İşitme Engelli kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, dostlarımız üzülmesinler. Onlar gönül sesiyle bizlerden daha fazlasını duymaktadırlar. En azından bizim işiterek kahrolduğumuz bazı çirkinlikleri duymadıkları için de kendilerini şanslı olarak görmelidirler. Teknoloji o kadar gelişti ki, bakarsınız çok yakın bir gelecekte, işitme engeli diye bir sorun da kalmayabilir.
Bu vesile ile bu satırları okuyan herkese ömür boyu sağlık ve mutluluklar diliyorum.”
Saygılarımla.”
Bu satırlardan sonra sanatçıların tanıtımlarına başlanarak isim sırasına göre şairlerin haytalarına ve şiirlerine yer veriliyor:

        ABDULLAH RAMAZAN
     ÖZGEÇMİŞ

       1963 Kırıkkale doğumlu, evli ve iki çocuk babasıdır.
Siirt Eğitim Yüksekokulu ve Açık Öğretim Fakültesi lisans tamamlama bölümlerini bitiren şair, şu an Kırıkkale ili Keskin ilçesinde İlköğretim Okul Müdürü olarak görev yapmaktadır.
Zaman zaman gönlünden düşen damlalar kaleminde mısra ve kıtalarda anlam bulmuştur.

BANA SENLİ GÜNLERİ ANLATSANA
Bana senli günleri anlatsana
Gözlerini kaparken gece
Gezerken yalnız ve serserice
Omzuma dokunmuş sıcak bir elle

Bana senli günleri anlatsana                                                                                    
Menekşeye gebeyken toprak ana
Gün yaşam sevinci katarken cana
Güneşin doğuşundan bahset bana

Sen kokulu sözlerle
Varlığını yaşayım düşlerimde
Ve hüzünlerini sevinçlerini
Özleminden bir parça…

Bana senli günleri anlatsana
Ay ışığı saklanmış gözlerinle
Bakınca pembeleşen yüzlerinle
Utangaç sevda sinmiş sözlerinle.

Bana senli günleri anlatsana
Yağmur altında
Gökkuşağı açmış duygularla
Usulca sokulup yanıma.

Bana senli günleri anlatsana
Her gece yedi renk düşlerim olsun
Boşa geçmeden ömür senle dolsun
Sevinçler doğarken hüzünler solsun.

Bana senli günleri anlatsana
Yıldız altında ıslanırken
Sevinçleri bizim
Hüzünlerin hep benim olsun.
                Abdullah RAMAZAN

VER ELİNİ SEVDİĞİM
Gönül bir kez sevdi mi dünya ne kadar hoşmuş
Artık şimdi anladım sensiz hayat bomboşmuş

Geçen günler boşuna öylesi gelip geçti.
Bir kurban mı lazımdı neden hep beni seçti.

İşte sensiz günlerim acı, gözyaşı, hüzün
Şimdi dönüp baktığım her yerde saklı yüzün

Sana öyle alıştım tenimdeki ben gibi
Dokunduğum her gülün kokusu var sen gibi.

Artık günlerim senli gündüzümde gecemde
Adın saklı kalbimde dilimdeki hecemde

Güneş başka doğuyor gecelerin ardından
Yıldızlar sıra, sıra hepsi senin adından.

Mavi dünyam bir başka bembeyaz bulutlarım
Sarılıp ta kaldığım sönmeyen umutlarım.

Hiç yaşadım saymam ki sensiz geçen günleri
Şimdi artık mutluyum tattırdın bugünleri

Şükürlerim tanrıya ayırmasın hiç bizi
Yüzümdeki çizgiler inan mutluluk izi

Ver elini sevdiğim dönsün tüm dertler küle
Mutlu günler bekliyor gidelim güle, güle   
                                Abdullah RAMAZA

AHMET ACAR
      ÖZGEÇMİŞ


      1950 yılında Kars’ın Arpaçay ilçesinin Cebeci köyünde doğdu. Orta halli bir ailenin çocuğudur. Annesinin adı Bergüzar, babasının adı Bektemur'dur. Ankara M. Rüştü Uzel Kimya Meslek Lisesini bitirdi daha sonra da C.Ü.Sivas Meslek Yüksek Okulu Maden Bölümü’nün den mezun oldu. Sivas Devlet Hastanesinde çalışmakta iken, 30.04.1974 tarihinde Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesine laborant olarak atandı. Mikrobiyoloji laboratuarlarının kuruluşunda görev yaptı. Halen Mikrobiyoloji Anabilim Dalında sağlık teknisyeni olarak görev yapmaktadır.
Küçük yaşlardan başlayarak şiire ilgi duydu. 1987 yılına kadar yazmış olduğu şiirleri aynı yıl çıkardığı “Gelincik” isimli kitabında toplanmıştır. O tarihten günümüze kadar geçen sürede yazdığı şiirleri ise; “Kardelen” isimli kitabına müdahil olmuştur. Bu kitabında mahalli gazetelerde” Tıpa Tıp” Olta Bal Der” Kıbrıs Mektubu” ve “Sevgi Çiçeği, gibi mahalli dergilerde, “Türkiye Edebiyatçılar ve “Kültür Adamları Ansiklopedisi “Güldeste “Kırmızı Edebiyat “Sivaslı Halk Şairleri Antolojisi ve“Yaşatan Aşk Antolojisi kitaplarında yayınlanmış olan şiirleri de bulunmaktadır. Yaz Gülü Şiir kitabı da yayınlanma aşamasındadır.45–50 ye yakın şiiri sesli video klip olarak yayınlanmış üç şiiri ilahi türünde iki şiiri de türkü olarak bestelenmiştir. Şiir yazmanın dışında spor yapmak, özlü sözler derlemek, pul, para çakmak tesbih, kalem, maden taşları, parfüm şişesi, özlü sözler derlemesi ve telefon kartları koleksiyonu yapmak gibi değişik merakları da bulunmaktadır. Yayın aşamasında olan Yaz Gülü şiir kitabı da 2010 yılı ortalarında yayınlanacaktır.. Evli ve dört çocuk babasıdır.

ALMIŞ OLDUĞU ÖDÜLLER
1.  Türk Hava Kurumu tarafından düzenlenen; Edebiyat, Sanat ve Bilim Eserleri; adlı şiir yarışmasındaödül,1988.
2.  Sivas Sağlık Müdürlüğü Ana Çocuk Sağlığı Merkezi tarafından düzenlenen; Bebekler Ölmesin adlı şiir yarışmasında ikincilik ödülü, 1998
3.  1 Aralık Dünya AIDS günü nedeniyle Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalının düzenlemiş olduğu şiir yarışmasında birincilik ödülü, 1998.
4.  Sivas Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından organize edilen; Cumhuriyet Kros Yarışmasında; üçüncülük ödülü, 2001.
5.  Sivas Valiliği,Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından organize edilen 4 Eylül etkinlikleri kros yarışmasından birincilik ödülü 03.Eylül 2002
6.  10 Kasım'da Cumhuriyet Üniversitesi tarafından düzenlenen; Ata’ya Saygı Koşusu; yarışmasında ikincilik ödülü, 2001
7.  Sivas, Yozgat,Erzincan  Tabipler odası Başkanlığı nezninde yapılan ödüllü şiir yarışmasında 2.cilik ödülü,14.mart 2009
bozuldu
Namertler çoğaldı buzlar çözüldü
Fukara ağladı gariban güldü
Dilan’ a Ozan’a git güle, güle.

Hollanda’nın engebeli dağları
Hasret kokar cümle cadde sokağı
Yemyeşildir bahçeleri bağları
Evine barkına dön güle, güle.

Ne hoş Gülsüm ile Bahtı şen, Yeliz
Mustafa’yı İsmeti de severiz
İhsan dede, Serveti de görürüz
Şerife nineye git güle, güle.

Ahmet ACAR hoştur ilçe kentiniz
Güzellikten yana olsun bendiniz
Şen olsun gönlünüz bitsin derdiniz
Ekmek teknesine dön güle, güle.
                       Ahmet ACAR

BELKIZ GÜNAYDIN
1954 yılında İzmir Tire İlçe’ sinde doğdu.  Liseyi Izmir’de daha  sonra, İstanbul  ‘ da Aksaray Sekreterlik Okulunu bitirdi.  Tire ve İzmir Konak Nüfus Müdürlüğünde 14 yıl görev yaptı.1987 yılında eşi ve kızıyla Avustralya ‘ya göç etti. 
Çocuk yaşlarda annesinin müziğe ve şiire olan tutkusu ona da geçmişti ama asla yazdıklarına bir güveni olmadı. Bir süre Sydney ‘de yayınlanan mahalli Türk Gazetesi  Yeni Vatan ve Dünya da ,şiir ve öykülerini yayınladı. Hala çalışmalarına devam etmekte olup  yazdığı bütün şiirleri bir gün NAFTALİN adlı bir kitapta yayınlamak istiyor.
Evli ve üç kız çocuğu olup, ailesinden  sonra en büyük tutkusu köpekleridir

EĞRETİ SEVGİLİ
Senin aşk senaryonda, yardımcı oyuncuyum
Perde kapandığında, sahnede olmam bile
Assolisti sahneye, çağıran sunucuyum
İz bırakmadan geçer, hatırda kalmam bile

Çıkmaz yolda kayboldum, girdim bir labirente
Bu aşkın yüreğimde, dönüyor esarete
Muhtacım kaçmak için, bir yudum cesarete
Emin ol gidiyorken, adresi almam bile

Bilerek lades dedim, böyle bir hikayeye
Son demimde sarıldım, bu güzel hediyeye
Hiç bir şey kalmayacak, bana bakiye diye
Senin hayalinle ben, rüyaya dalmam bile

Gönlün salına binmiş, kaçak bir yolcuydum ben
Her dalgada savrulup, bahtına küfür eden
Sallanıp düşüyorken , tutmadın beni neden
Boğulsam enginlerde, salına gelmem bile

Sanmaki bu sevginin, yasını tutuyorum
Titreyen bedenimle, hissedip yatıyorum
Bu aşkın katilini, başımdan atıyorum
Eğreti sevgilindim, uğrunda solmam bile.
Belkız GÜNAYDIN

ÇANTADA KEKLİK
Aldanma ellerin, tatlı diline
İçinde bin türlü, yalanı vardır
Verme sen kalbini, onun eline
Alıp da yerlere, çalanı vardır

Sanırsın zülfüne, sümbüller sinmiş
O kara gözlere, yıldızlar inmiş
Yüreğin hoplatan, o ipek tenmiş
Uğruna ateşe, dalanı vardır

İşvesi, cilvesi, seni bitirir,
Kul olur kapıda, seni yatırır
Sulu dereden de , susuz getirir
Aklını başından, alanı vardır

Severken sen onu, bitmez sanırsın
Bir ömür bu aşka, yetmez sanırsın
Yanından asla da, gitmez sanırsın
Onun da gönlüne, dolanı vardır

Senin istediğin, tek kadın benim
Seninle olmalı, sıcak bedenim
Her zaman ben seni, mutlu edenim
Sabrımın sınırda, kalanı vardır

Yıkanan el kiri, çıkmaz inanma
Çantada kekliktir, deyip aldanma
Dimyata pirince, giderim sanma
Evdeki bulgurdan, olanı vardır
Belkız GÜNAYDIN
 
FATİME ALTUNTAŞ
ÖZGEÇMİŞ
21.11.1954 Gerede/BOLU doğumlu. Ankara 
Mimar Kemal ilköğretim ve Çankaya Lisesi 1972 mezunu. Özel bir bankada çalıştıktan sonra 1993 yılında emekli olan şairimiz. Alanya’ ya yerleşmiştir. Sosyal  bir kişiliği ile Alanya da çeşitli sosyal etkinliklerde görev almaktadır. “BİLMEZSİN” adlı bir şiir kitabı mevcut “MAVİGÜL” ve “TURUNCU 2008” antolojilerinde şiirleri yayınlandı. Hayata sevgi ve dostluk penceresinden bakmaya çalışan değerli bir kalemdir.
AŞK ÖKSÜZ KALDI
Bak aşk öksüz kaldı şimdi
Emanet ettiğin yürekler, 
İhanet ettiler ona.
Son noktayı koydular
Bitirdiler işte…
Onlar ne anlar benim sevdamdan
Ne anlarlar ki!
Bilmezler beni Tanırlar mı aşkı?
Yürek yangınımı…
Yakıp, yıkıp giderek,
Harabeye çevirdikleri bu yüreği,
Emanet ettiğin yüreklerle gitti her şey
Bitti  bu sevda.
Mutsuz ettikleri bu hayatı
Bilmez onlar.
Böylesine yüce bir sevgiyi
Hiç yaşamadılar ki!
Giderek uzaklara
Yok, ettiler güzellikleri,
Dönemeyecekler asla geriye
Ne sevgileri, ne aşkları gerçekti çünkü…
Gittiler…
                   Fatime ALTUNTAŞ


FERAH ÇETİN
ÖZGEÇMİŞ
Udi, bestekar, şair ve yazardır. TRT'de besteleri bulunmakta ve bazı eserleri de TRT ses sanatçıları tarafından okunmaktadır. Bestekar Turhan Taşan'ın hazırladığı, Dost kitabevi tarafından 2000 yılında piyasaya çıkarılan Kadın Besteciler Antolojisinde olup, Kasdav 2003 Beste yarışmasında ilk ona giren ('Ne gecem belli artık, bak ne de bir gündüzüm', Adana Altın Koza Beste yarışmasında "Bana bir gül vermiştin ya" isimli) besteleri ile mansiyon ödül almıştır. İlk şiir kitabı (Kırık Marpuç) Öncü Kitapevi’nden çıkan Şair "Ms" (Multiple Sekleroz), Anevrizma, troid ca gibi önemli hastalıklara yakalanmasına rağmen, tedaviler iyi sonuç vermiş, Ms ataklarının da kalıcı bir hasar bırakmaması nedeniyle iyi durumda olduğundan ve “Benim kadar şanslı olmayan arkadaşlarıma destek olmak istiyorum diyerek kitap tanıtım kokteylini, 3 Aralık 2007' de engelliler yararına düzenleyerek kitap geliri ile "Kamu engellileri yardım ve dayanışma" derneğine katkıda bulunmuştur. Hala bir çok sağlık sorunlarıyla uğraşmasına rağmen daha yapacağım çok şey var diyen, Deneme yazan, Kimlik politikaları konulu bir roman üzerinde de çalışmasını sürdüren Bestekar; Ud, nota, solfej usul dersleri vererek bu alanda da faydalı olmaya çalışıyor. Sanat'ın ve Edebiyat'ın bir bütün olduğunu düşünüyor “kendimi sürekli yenilemeye ve geliştirmeye çalışıyorum” diyor.

GÖNÜL DOSTU
Gönül dostu udu aldım elime,
Acı acı vurdum udun teline.
Gurbet elde düştüm tabip eline,
Olmaz olsun bu dert beni bitirdi,
Düz yolları yamaçlarda yitirdi.
Kara kışın dolusuyla vuruldum.
İlkbahara doğru koştum yoruldum.
Ne yazık ki bir tabibe kul oldum.
Olmaz olsun bu dert beni bitirdi,
Düz yolları yamaçlarda yitirdi.
                      Ferah ÇETİN

YORGUNUM
Düşlerim beynimde kopyalandı
Duygularım düş dehlizlerinde dondu
Elimde bir kadeh kırmızı şarap,
Ve dumanı tüten sigaram,
Ki yalnızlığım bile haram.
Havalar soğuk,
Havalar puslu,
Ciğerim duman
Üşüdüm ısıt tenimi şarap
Yasak da olsan.
Yüreğim atmasan
Yorgunum insaf uyusan.
                         Ferah ÇETİN

BİR SONBAHAR AKŞAMI
Ben seni bir sonbahar akşamı görmüştüm.
Sen beni fark edince göz süzüp gülmüştün.
Ben senin resmini gözlerime işleyip,
İşte o gün bugün hayalimle örmüştüm.
Yine geldi sonbahar akşamlar ufukta
Bak güneş semada yıldızlarla uykuda.
Akşam suskun ve ay ölgün, akşam hüzünlü,
Birkaç yıldız suda saklanmışlar kuytuda.
Ömür geldi geçti ayla aynı tutkuda.
                                   Ferah ÇETİN


GÜLER TURAN
ÖZGEÇMİŞİ

    
Evli, emekli öğretmen. Keman sanatçısı. Çeşitli korolarda hâlâ keman çalmaktadır. Genelde aruz ve hece vezni ile şiir yazmakta, zaman zaman serbest vezin denemeleri de yapmaktadır. Şiirleri çeşitli bestekârlar tarafından bestelenmiş olup; kendisi de beste yapmaktadır.
     Güzele, iyiye, doğruya her gün bir adım atmak ilkesidir.

AÇIK KART
Ele nispet, bana minnet senin
Bendeki yerin.
Dile kıymet, cana devlet inan
Ben de değerin.
Çile hiddet, bilesin görmeyecek
Hiç yüreğin;
Bana cansın, cana cansın
Günüm, günde seherin...

Yalanım yok !
Seni can bildiğimdir, diyeceğim.
Bana benden de yakınsın canım,
Sevda çiçeğim.
Sana tutsak ise gönlüm,
Nasıl vazgeçeceğim?
Bu benim derim, ben.
Sen de göster bana yerim...
Deyiver her ne olursan,
Büyür bendeki yerin...
Beni sen bilirsen ancak;
Seni de, ben bilirim...
                     Güler TURAN

TUTKULARIMIZ
Bir tutkudur yaşamak,
Yarla olmak her yerde.
Bir bağ ki kopmayacak,
Öldüğün gün mahşerde...
Ömrünce bil ki canım can
Şifandır yâr, derde;
Zannımca tek gereğin,
Saygı olsun sevginde...
Sevmek yürekte doğar,
Gün güneşsiz olmaz ki!
Yağmur yağarsa deniz,
Suyla doymaz taşmaz ki!
Tutsan dilin o zaman,
Huy boyundan aşmaz ki...
Mümkün mü hiç cana kıymak,
Yârin senden bıksa;
Sev korkma can güzelim,
Yansa bağrın can çıksa...
Keşke derim bir kerre,
O yâr beni anlasa...
                       Güler TURAN



HALİM AKIN
ÖZGEÇMİŞ

18 ŞUBAT 1959 tarihinde İzmir 'in Torbalı ilçesinin PANCAR beldesinde doğdu. İlk ve ortaokulu Pancar da, 1974 Yılında Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okulunu bitirdi. 3 yıl Beylerbeyi, 1 yılda Heybeliada'da eğitim gördü. Daha sonra Anadolu Üniversitesini bitirdi. Şu an emekli İzmir de yaşamakta. Evli iki çocuk babasıdır.

YÜZÜMÜZ OLSUN
Biliyorum, seviyoruz hepimiz,
Pazara kadar değil, mezara kadar
Ölünceye kadar hep, sevgilerimiz,
Peki ya ölünce, sevdiklerimiz
Oluyor mu onlar için?
Yeteri kadar vaktimiz...
Aslında çok iyi biliyoruz,
Hep bizi beklediklerini,
Bir Fatiha istediklerini
Tozlanan mermerlerinin,
Ruhlarını rahatsız ettiğini
Üzerlerinde biten otları,
Hiç ama hiç hak etmediklerini
Bir buket çiçek beklediklerini
Ya da mevsimlik çiçek ekilmesini
Ama haklısınız, ekilecek çiçekler,
Bakım ve sulanmak ister,
Nereden bulacağız, bu kadar vakti.
Bayram izinlerinin, belli artık yerleri
Koşarak gidilen, tatil beldeleri….

Sakın bana kızmayınız.
İğneyi batırdım ama size,
Kendime de çuvaldız.
Şimdi düşünün bir kez daha
Bizde bir gün gireceğiz,
Onların girdiği kara toprağa
Öldüğünde bitmesin,
Sevdiklerimize, sevgilerimiz
Biz ölünceye kadar sürsün
Gidelim, sık sık ziyaret edelim,
Ruhları huzur bulsun
Yanlarına gidince, vademiz dolduğunda
Yüzlerine bakacak, yüzümüz olsun...
                            Halim AKIN
SEVGİ ABİDESİ
Bir adam gördüm
Bankta, tek başına oturan
Omuzları çökmüş,
Başı ayaklarına bakan…
Merhaba dememe, pek oralı olmadı,
Oturdum yanına, istifini bozmadı.
Hal hatır sordum, nasılsın dedim.
Elini usulca, dizime koydu.
Boş ver dercesine, hafifçe vurdu,
Hiç ama hiç, konuşmuyordu.
Hadi baba dedim, biraz sohbet edelim,
Başını kaldırdı, yüzüme baktı,
Gözlerindeki hüzün içimi yaktı…
Dedi ki! ben sana ne anlatayım,
Unumu eledim, astım eleğimi,
Kalmadı hiç, yaşama nedenim,
Kaybettim umutlarımı, hayallerimi
Epey oldu, eşimi yitireli.
Her gün gelirdik, biz onunla bu parka
Senin oturduğun, yerde otururdu
Onsuz yaşamak, yaşamak değil ki bana…
Birden, feri kaçmış gözleri doldu.
Anlattı onu, ne kadar çok sevdiğini
Mutlu geçen, o güzel yıllarını.
Anlattıkça anlattı, döktü bana yüreğini,
Ne çocukları doldurmuş, ne torunları,
Çok sevdiği eşinin, kalbindeki yerini
İmrenerek dinledim, sevgi abidesini,
Aldım elime, öptüm o kırışmış ellerini
Vedalaştık tekrar, görüşmek dileğiyle
Uzaklaştım yanından, yaş dolu gözlerimle…
                       Halim AKIN


HASAN GENÇAY
ÖZGEÇMİŞ
1960 yılında Ordu, Fatsa Yassı Taş köyünde doğdu. İlkokulu Yassı Taş köyünde okudu. İlk okuldan sonra hayata atıldı. Birçok işlerde çalıştı. Halen Ordu Fatsa da emlak müşavirlik hizmeti veren bir iş yeri vardır. İlerleyen zamanda okuma hevesini bir türlü alamadığı için dışarıdan ortaokulu bitirdi. Şiir yazmayı, okumayı her zaman seven  şair yazdığı şiirlerini 2007 yılında kitaplaştırma kararı aldı, ilk şiir kitabı olan “Kim Vurdu ya Gitti Bu Yürek” adlı şiir kitabını yayınladı, kitap içindeki şiirlerden “Pelitli Dağlar” adlı şiiri bestelendi ve bir çok şiirleri ulusal yayın yapan TV’ler de okundu 2009 yılında Bu Şehrin Çocukları şiire klip çekerek, şiir CD’si oluşturdu.


ANNE VE ÇOCUK
Koca şehir suskun… Durgun yine…
İnsanlar, koşturuyor sokaklarda…
Martı çığlıkları var havada…
Bir çocuk bir de anne burada…
Çocuk ağlıyor, "anne simit"  diye…
Simitçi bağırıyor "simit gevrek" diye…
Anne suskun… Gözünde yaşlar..
Çocuk ağlar, anne yalnız okşar…
Hafif sesli konuşur çocuğuna…
Anlatır;  "yavrum para yok ya"
Çocuk anlamaz annenin halini…
Biraz daha yükseltir sesini…
Anne üzgün,
İzledim, dinledim, üzülerek…   
"Ben alsam" dedim simidi…
Anne, bana ne derdi ki?
Ya gururu incinir ise?
Vicdanım rahat etmedi yine…
Çağırdım simitçiye…
Söyledim; 
"Ver bir simit" diye…
Aldım simidi uzattım çocuğa…
Çocuk baktı anneye…
Anne, sessiz, masum bir bakış yaptı.
Ben, mutlu oldum o an…
Vicdanımsa rahattı.
Sessizce uzaklaştım, ayrıldım oradan…
Aslında hepimizindi bu vatan…
Yarın bende de olmaz belki;
Bu gün onlarda olmayan…
          Hasan GENÇAY

BİR ÇİFT AYAKKABI
Bir çift ayakkabının güzelliğini
Hiç düşündün mü sen,
Koyup şöyle yere
Hiç sildin mi hayalinde
Olmayan ayağında
Ayakkabının hayalini kurdumu
Koltuk değnekleri İle
Vitrini seyre daldın mı?
Ayakkabı vitrinini
Derin, derin seyrettin mi?
Görenlerin sana deliymiş gibi bakışını fark ettin mi?
Etmediysen bilemezsin
Nereden bileceksin…
Belki ayağının varlığını bile fark etmedin
Ama ben ayağımı çok özledim
Onunla koltuk değneklerim olmadan
Sanki sonsuza koşar gibi
Koşmayı özledim
Yürümeyi özledim
Bir hedefe varışı özledim
Ayakkabımla yürüyüşü özledim.
Bende koşardım, bende yürürdüm
Ama aklımdan çıkmaz unutamam,
O mayına bastığım gün,
İşte o gün…
Beni ayağımdan eden gün,
Hayallerimi yıkan
Hayata küstüren gün, 
Ayakkabıya hasret bırakan gün
Şimdi ayaksız ve ayakkabısız bitecek
Kalan bu ömrüm.
                    Hasan GENÇAY

ÜSTADIM
Anlat dersin,
Neyi anlatayım üstadım.
Yaşadığımı desem yaşadım sayılmaz,
Gördüğünü desen,
Şu dünyaya doğru dürüst bakmadım ki;
Neyi anlatayım.
En sevdiğim insanın bana ettiklerini mi?
Yoksa her gün ıstırap çektiğimi mi?
Yâda çok bilmenin benim ülkemde
Cezasının ağır oluşunu mu?
Yâda neyi, neyi anlatayım
Gördüm desen nasıl görüsün suç
Düşündüm desem neden düşündün suç
Bildim desem niçin bilirsin suç.
Duydum desem anlat bildiklerini derler,
Bildiklerimi anlatsam birileri yanar.
Birilerinin canı acır,
O zaman bende yanarım.
Benimde canımı acıtırlar
Sebep budur üstadım.
Sen sorunca da susmak yanlış ama
Korkar oldum susarım kim derse konuş
Yâda anlat bildiklerini.
Çünkü çok çektim üstadım.
Sustum anlatmak istemiyorum.
Ne olur kırılma üstadım.
Yumdum gözlerimi görmek istemiyorum.
Ne olur sende bana sırlarını verme
Sende kalsın olur ya senin sırlarında beni yakar,
Artık dayanacak gücüm kalmadı konuşurum.
Zora gelirsem konuşurum sende yanarsın
Üstadım yanarız da bir soranımız olmaz
Konuşmaktan daha hayırlı bu ülkede susmak…
Onun için sessiz olalım,
Suskun kalalım,
Duymayalım üstadım.
          Hasan GENÇAY

HÜSEYİN ZARAR
ÖZGEÇMİŞ

1964 Kayseri Develi ilçesi Şah Melik köyünde doğdu
2 yaşında Babası merhum Mehmet Beyin işinden dolayı Ankara’ya geldiler. Halen Ankara’da yaşamaktadır.  9 yaşında şiir yazmaya başladı, halen şiir ve şarkı sözü yazmaktadır.

VUSLAT GELMESİN
Gecelerim bitmez sabah olmasın,
Hasret bende kalsın vuslat gelmesin.
İster şafak sökmez güneş doğmasın
Can bedenden çıksın vuslat gelmesin!

Koşarken ardından nefesim bitti.
Umut yolundaki son tiren gitti.
Bir hoyrattı sanki esipte geçti.
Can bedenden çıksın vuslat gelmesin.

Cemalim gülmesin kimse bakmasın.
Yüreğime bir kor düşsün kalkmasın,
Hekimler derdime çare bulmasın,
Can bedenden çıksın vuslat gelmesin…

Derdimin dermanı olmasın gitsin,
Sayılı günlerim biterse bitsin,
Gidecekmiş gitsin ellere gitsin,
Can bedenden çıksın vuslat gelmesin…

Hasretin bekcisi sevda eriyim.
Sevdanın elinde esir köleyim.
Anlık vuslat gelmiş anlık neyleyim,
Can bedenden çıksın vuslat gelmesin…
 HÜSEYİN ZARAR

OLMAZ
Yıkılayım deme sakın yıkılma,
Düşünce tutacak bir dalın olmaz.
Kötünün ardına düşüp takılma,
Viran olur ömrün imarı olmaz.

Sen aşkı ararsın belki bulursun,
Aşkını yazarsın kendin okursun,
Belki şarkılara makam olursun,
Karşılıksız aşkın makamı olmaz.

Ömrün baharını solduramazsın,
Kader defterini dolduramazsın,
Kaderin yazılmış bozduramazsın,
Yazılan kaderin dönüşü olmaz,

Ecelden kaçarsın düşersin yola,
Mecalin bitsede vermezsin mola,
Hangi yoldur bilmez sorarsın kula,
Ölümden ötesi gayrı yol olmaz.

HÜSEYİN ZARAR
BEN BENDE DEĞİLİM
Geceler bitmiyor şafak sökmüyor.
Ben bende değilim bilmem nerdeyim?
Bülbül güle küstü artık ötmüyor.
Ben bende değilim bilmem nerdeyim?

Aşk yağmurlarında ıslak kalmışım.
Hoyrat rüzgârlara ben karışmışım.
Mecnunun misali çölde yanmışım.
Ben bende değilim bilmem nerdeyim?

Bazen dağ başında yanı başımda,..
Ekmeğim ve suyum birde aşımda,
Bulamadım beni göz ve kaşımda,
Ben bende değilim bilmem nerdeyim?

Bir bakarsın bur da birde şuradayım.
Aklım gelir gider yine dardayım.
Aşkıma avare hazin yoldayım…
Ben bende değilim bilmem nerdeyim?

Bu günü yarını göremiyorum.
Böyle bir hayatı istemiyorum.
İsyanım kimlere bilemiyorum.
Ben bende değilim bilmem nerdeyim?
                       Hüseyin ZARAR


DÖNMEDEN YETİŞ
Baharım bitmeden hazanım soldu,
Mevsimler tersine dönmeden yetiş.
Hasretin içimde yandı kor oldu,
Yangınım küllere dönmeden yetiş.

Sen gittin gideli rüzgar dinmiyor,
Yağmur sele döndü durmak bilmiyor,
Yollar viran oldu sana gitmiyor,
Yokluğun tayfuna dönmeden yetiş.

Sana koşan dizler artık tutmuyor,
Seni saran kollar artık sarmıyor,
Sana bakan gözler artık bakmıyor,
Bedenim toprağa dönmeden yetiş.

Sinemde yaralar derman bulmuyor,
Açtığın yaralar derin dolmuyor,
Tabibler derdime çare olmuyor,
Yokluğum acıya dönmeden yetiş,

Hayalin eksilmez seni özlerim,
Senin adındır hep o son sözlerim,
Döner misin diye bakar gözlerim?
Özlemim ecele dönmeden yetiş.
                 HÜSEYİN ZARAR 

O GÜNDEN BERİ YOKUM
Bir haber getirdiler Yarin gitti dediler
Aldım kara haberi işte o gün ben yokum
Beni benden alıpta bir çarmıha gerdiler
Ben seni kaybettiğim o günden beri yokum…

Gök kararsın gürlesin ve yıldırımlar yağsın
Yer yerinden oynasın bütün dağlar yıkılsın
Gece gündüz karışsın ve sabahlar olmasın
Ben seni kaybettigim o günden beri yokum…

Mecnun leylası için düşmüş kızgın çöllere
Ceylanlar inmişlerse o kuruyan göllere
Bülbül dalında ötmez sitem etmiş güllere
Ben seni kaybettigim o günden beri yokum…
İsterse zaman dursun artık dünya dönmesin
Bir ateş yaksınlar ki o ateş hiç sönmesin
Herkese gülen kader bana küssün gülmesin
Ben seni kaybettiğim o günden beri yokum…

Damarımdaki kanlar boşalsın yere aksın
Can bedenden ayrılsın ister toprağa baksın
Ateş olsun toprağım yatarken beni yaksın
Ben seni kaybettiğim o günden beri yokum…
                          HÜSEYİN ZARAR



(GELENDE)  - İsmail ASLANTAŞ


İSMAİL TUNÇEL                 
ÖZGEÇMİŞİ

1998 de İzmir de doğdu. 6. Sınıfa gidiyor Şehit Öğretmen Mehmet  İzdal İlköğretim okulunda okuyor.

ARKADAŞLIK
Ne güzeldir, 
Arkadaşlık, 
Olmasaydı arkadaşlık 
Kalırdık yalnız. 

Ne güzeldir
Arkadaşlık
En değerli hazinedir
Arkadaşlık

Ne güzeldir
Arkadaşlık
Sırlarını saklar
Sırlarını paylaşır.

Ne güzeldir,
Arkadaşlık,
Kötü günde
Olur yanımızda.

Ne güzeldir,
Arkadaşlık,
Çok değerlidir
Arkadaşlık.
        İsmail TUNÇEL

GÖKYÜZÜ
Gökyüzünde ay
Ve yıldızlar parlıyor…
Bir yıldız kaydı
Dilek tut…

Bir gün
Gerçek olur belki;
Türkiye’nin ay ve yıldızını
Tüm dünyanın görmesi…

İnsan,
Sabah erken kalktığında
Kıpkızıl bir gökyüzü
Döner yavaş, yavaş maviye,
Yani umuda.
               İsmail TUNÇEL
HAYVANLAR ÂLEMİ
Bir köpeğim olsun isterdim.
Benimle oynasın,
Bana arkadaş olsun,
Evimizi korusun.

Bir köpeğim olsun isterdim.
Adı Duman.
Birlikte koşalım
Oyunlar oynayalım.
                İsmail TUNÇEL
KURNAZ TİLKİ
Kurnazdır çok,
Kapar tavukları.
Yer, yer doymaz
Kurnaz tilki

Ormanlarda yaşar,
Tavşanları kovalar.
Çünkü o,
Kurnaz tilki.

Yakalar onu avcı köpekler.
Kürkünü boynuna asar zenginler.
Çünkü o,
Kurnaz tilki.
           İsmail TUNÇEL

MÜJGAN AKYÜZ
ÖZGEÇMİŞ

Samsun doğumlu olup, İlköğretimini Samsun'da tamamladı. Sinop Öğretmen Lisesinde Öğretimine devam etti.Konya Selçuk Üniversitesi Mimarlık Bölümüne devam ederken Şehir Tiyatrosunda çalıştı. Mezuniyetten sonra kendi inşaat şirketinde mimari proje, fenni mesullük ve İnşaat işlerine devam etti. Memleketi Samsun'a döndükten sonra öğretmenlik mesleğine geçti. Ressamlar Derneği kuruculuğu, Eğitim Derneği faaliyetlerinde bulundu. Kişisel ve karma sergiler açmıştır. Televizyon’da Röportaj ve canlı bağlantılarla resim sanatı sohbetleri olmuştur. Şiirlerle hayatının tüm devresinde iç içeydi. Yaptığı resimleri yazdığı şiirleri ayrı bir kitapta yayınlamayı düşünmektedir. İlk kitabı ortak hazırlanmış bir şiir kitabıdır. İkinci kitabını sadece hece vezinli şiirleriyle baskıya vermiştir. 
HİÇ ÇIKMAZSIN AKLIMDAN
Bulutlar mı sen oldun? Ben mi oraya aldım?
Nereye nazar etsem, hiç çıkmazsın aklımdan
Sanki şarap içtim de, seni senaya daldım
Kime nasıl söylesem? Hiç çıkmazsın aklımdan
Aşkımın mahfilinde, bitmeyen bir saydayım
Sensiz; rahmetten uzak, neşveye sıladayım
Sen varsan; nabzım da var, böylesi kapandayım
Gül ile de dertleşsem, hiç çıkmazsın aklımdan

Gün çökük, mevsim yırtık;  huzurunda  mücirim,
Bahtım sana bağlandı,  hasretinde secirim
Işığa hasret kaldı,  ecelinde;  fecirim
Bülbülle de eyleşsem, hiç çıkmazsın aklımdan
Sesin; sineme sanem, bunca yürek titretti
İdbar  hiç bırakmadı, dacir edip  inletti
Gölgene varmak bile, benim için hicretti
Fizana bile gitsem,  hiç çıkmazsın aklımdan
                    MÜJGAN AKYÜZ    
RAVZA SESİ RÜYAMDA
Ravza sesi;  rüyamın,  ruhuma dinlettiği
Görülmez, tek bir sesin, ham ruhlara yettiği
Tekbir dedi nefesim, aşkla şahlandı sine
Yandı ruhum hasretle, hep seni andı yine.
Talibim; ham halimle, bu gönlüm sana havza
Bitmeyen alevimle, gelmek isterim Ravza
Bir gün girebilsem, ah! O, zengin iklimine
İsterim yüzüm gülsün, nasip oldu kimine
Hassaslaştı artık ruh, dalıyor hülyalara
Sesini duymak için, yatıyor rüyalara.
Bedeni gözünden sil, gönlüm îmana havza
Yakaran ellerimle, gelmek isterim Ravza
Kâbe'nin mimberisin! Misafir bu cahile
Rüyadan uyanınca, haykır haydi, ''ah!'' İle
Kalsam bu yakaza da, arzulara ilişme
Arzum; sende saflaşmak, şer yaraları deşme.
Cidarından al beni,  gönlüm katına havza
Manevi âlemimle, gelmek isterim Ravza. 
MÜJGAN AKYÜZ  SABIR DOLU BU CEVHER
Yağmur öncesi kasvet, yine çöktü gönül’e
Sefa bilmez ömrümü, durmadan yazar kâtip
Çığlıklarım dönerken, üstü islenmiş küle.
Gelen günden umutsuz, adını söyler hatip.
Sancı üstüne sancı, anidendi firakın
Söylediğin şu son söz, ölümü etti yakın
Suçum seni sevmek mi? Bekledim senden takdir.
Gayz dolu bakışların, bana en büyük tekdir.
İlkbahar motifliydi, sana vâkıf her günüm,
Aşkımın bekasında, tehditle doldu dünüm.
Yarına ışık iken, umulmaz bir merhale.
Adını anmak yasak, nasıl geldik bu hale?
Memduh’a değil halin, beni kırıp giderken
Huzursuz bir çehreyle, hayatımdan yiterken
Şeytan sana tarafsa, maziyi madem kes at
Mahkeme defterinde, gözyaşın neden kesat?
Göğe lâyık bir yıldız, hiç yerlere iner mi?
Yıldızın aşk çığlığı, tek bir sözle söner mi?
Aşk, toprağa gönüllü, kıymetli bir mücevher
Yine de seni bekler, sabır dolu bu cevher                             
                       MÜJGAN AKYÜZ




SAFFET KURAMAZ
ÖZGEÇMİŞ

 
1962 Kayseri Doğumlu. ilkokul 1 ve 2 yi köyde bitrdikten sonra ilk, orta ve liseyi Ankara’da tamamlamış. 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliğinden Elektronik Mühendisi olarak, 1987 haziran ayında mezun olmuştur. Aynı yıl, 2 nci Elektrik Ulusal Sempozyumunda mesleği ilgili sunum yaptı. Askerliğini 1987-1989 yıllarında Ankara’da yedek subay olarak tamamladı. 1989 yılında evlendi ve Türk Telekom A.Ş. de çalışmaya başladı. 1997 yılında rtük'e geçti halen burada üst kurul uzmanı olarak çalışıyor. İyi derecede ingilizce ve bilgisayar biliyorum, biraz Japonca ve birazda Arapça...1 çocuk sahibi.
1993 yılında, Tüm Türkiyedeki telefonların 7 rakama çıkması için oluşturulan komisyonda başarılı bir şekilde çalıştı.
1996 yılında Japonya’da mesleki bir burs aldı ve orada üç ay kaldı.
1999-2001 yılları arasında Bilkent Üniversitesinde sayısal yayıncılık ile ilgili frekans planlamasında çalıştı.

ARI…
Karıdan
Ve
Arıdan
Sokmadıkça korkma…

Işıltısı
Ve
Vızıltısı
Okşadıkça ürkme…

Süzmede
Ve
Petekte
Bandıkça kaşıkla…

Yareni
Ve
Kovanı
Sevdikçe bırakma.
            Saffet KURAMAZ 
YA BEDEN YA DA TOPRAK
Vatansız yaşamak mümkün olsaydı
Allah insanlara ceset vermezdi
Mevla’dan habersiz taşımak olsaydı
Can toprağa esir sevgi ermezdi…

Gökte nimet yerde rahmet sevdalar
Mimarı yerine şekle övgüler
Karın doyurmaksa gaye kavgalar
Aslanpençesine düşer yermeler…

Koşamaz düztaban olmazsa vatan
Ayağında zincir vesvese iman
Suyunu kaybetmiş çölse bir liman
Neyini bilsin bu kalp yeşermeler…

Hizmettir eserler tarih başköşe
O vatanı süsler dokunur buse
“Oku…” der Kur’an da akıla tasa
Bedele ihtiyar eder vermeler…

Dört duvardan evler her yeri gizler
Vatan içinde bir vatandır bizler
Geçmiş unutulsa vurulsa dizler
İki batında acı anlık kermeler…

Şaştım şu dillere rengârenk çiçek
Hepsinde aynı ses ömrü kelebek
Geceden gündüze değişir dilek
Vatansız dökülür Ya Rab sürmeler…
                     Saffet KURAMAZ

TENDEN MESAJLAR…
Kanayan yaradır küçük hesaplar
İyileşir ancak leke bırakır
Ruhun şerri tene verir azaplar
Emrine amade yine sadıktır…

Ey ruh o ten senin fani emanet
Usanmadan taşır, çeker eziyet
Acı, sancı olur… Ödenir diyet
Gönül perişansa dua dudaktır…

Ten aynası paslı, ayak çukurda
Ruhta hala gençlik var ki, gururda
Beklenti eskisi gibi, şuurda
Paylaşmak böylesi zalim katıktır…

Toprağın bağrında tenden mesajlar
Yalnızlık çölleri ölür pasajlar
Anlar ki tek dostmuş, onsuz virajlar
Kavuşmak bir hayal, artık uzaktır…
                        Saffet KURAMAZ




SERAP ŞEN
ÖZGEÇMİŞ 19 mayıs 1969 yılında Kırşehir’in Kaman ilçesinde  doğmuş olan şair ; İlköğretimi memleketin de Ankara Doğum Evi Meslek lisesinde mezun olmuştur. Halen Ankara da Ebe Hemşire olarak çalışmaktadır. Birkaç yerel gazate dergilerde(G.Antep Zafer Gazetesi, Ayıntap Dergisi, Trabzon Taka Gazetesi Ortanca Gazetesi) şiirleri yayınlanmıştır


SEVDAM ÖYLE DİLİYOR
Gün geceye karıştı, gönlün talanda yine
Kalbin başka söylüyor, dilin yalanda yine
Aklın gidende hala, elin kalanda yine
Susuyorum sadece, sevdam öyle diliyor.

Savruldum geçti ömür, acı kaldı özümde
Anladım boşmuş çabam, yağmur oldun gözümde
Usandın biliyorum, tükendi bak sözüm de
Susuyorum sadece, sevdam öyle diliyor.

Düşlerimi soldurdun, kurudu bak dallarım
Işığımı söndürdün, karanlıkta yollarım
Beni bana bıraktın, kırıldı yar kollarım
Susuyorum sadece, sevdam öyle diliyor.

Sana gönül koyamam, yüreğimde sancımsın
Kapına yüz sürmüşüm, sen benim baş tacımsın
Bu can çekip gitmeden, onmayacak acımsın
Susuyorum sadece, sevdam öyle diliyor.
                                SERAP ŞEN
USLANMADIN AH GÖNÜL
Karlar yağdı başına, için için köz oldun
Ateşlere atıldın, aldırmadın buz oldun
Kuruttular toprağın, kaynayan bir göz oldun.

Uslanmadın ah gönül, yine coştun çağladın
Aşk ateşine düştün, yüreğini dağladın.

Geceleri sabaha, uğurladı gözyaşın
Feryadın düğümlendi, durmadı hiç savaşın
Yorulmadı katlandı, onurlu dimdik başın.

Uslanmadın ah gönül, yine coştun çağladın
Gurur saydın kendine, görünmezde ağladın

Hep vuslatı aradın, umuda yelken açtın
Küçücük yüreğinle, sen sevgiye muhtaçtın
Ne zaman ki yaklaştın, o zaman korkup kaçtın

Uslanmadın ah gönül, yine coştun çağladın
Vefasız bir sevdaya, gittin gönül bağladın
                            SERAP ŞEN
ŞEVKİ KAYATURAN
ÖZGEÇMİŞ

15.02.1964 günü Sivas, Ulaş,  Gürpınar köyünde doğmuş olan şairimiz;  Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümünden mezun olmuştur. Evli ve Üç çocuk babası olan Şevki KAYATURAN’ 1987 yılından bu tarafa Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı değişik illerde kütüphanelerde görev yapmış, halen bu görevini İzmir ili Beydağ ilçesinde sürdürmektedir.
Şairimiz vatanına, milletine bayrağına sevdalı birisi olarak tanınır. 2009 yılında Bilge Karınca Yayınlarından “Hayat Pınarımdan Damlalar” isimli kitabı çıkmış çeşitli dergi ve antolojilerde eserleri yayınlanmış. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hocalarından Sayın Doğan Kaya’nın hazırlayıp çıkarmış olduğu beş ciltlik “Sivas Halk Şairleri” kitabında da yer almış, yine Sivas İşitme Engelliler Derneği yararına düzenlenen “Sivaslı Şairler Antolojisi Güldeste” de yer almış.  Şiirlerin de soyadını mahlas olarak kullanan her konuda şiirler yazan şairin 500 den fazla şiiri bulunmaktadır.

SEN ENGELLİ KALSAYDIN
Kaderin sillesini, yiyenlerden olunca
Diz takatsiz göz fersiz, böyle yarım kalınca
Tekerlekli sandalye, onu da zor bulunca
Söyle nasıl ederdin, sen engelli kalsaydın.
Birazcık empati yap, yer deyişsek seninle
Güler oynar mıydın, ki  yine aynı benimle
Barışık ol diyorsun, barışık ol kendinle
Söyle nasıl ederdin, sen engelli kalsaydın.
Bir anda malın canın, uçup elinden gitse
Olur mu eski düzen, kim ne yapar ederse
En yakının cananın, seviyorum da dese
Söyle nasıl ederdin, sen engelli kalsaydın.
Üzüntüde sevinç de, bulunca içiyorsun
Dengeni toplayınca, karşıya geçiyorsun
Kafanda kıyak şimdi, kuş gibi uçuyorsun.
Söyle nasıl ederdin, sen engelli kalsaydın.
Ecele gider gibi, iniyorken bu dağı
Vitesi boşa atıp, inmek için aşağı
Hep böyle gider sanma, geçecek gençlik çağı
Söyle nasıl ederdin, sen engelli kalsaydın.
Hatalardan ders alıp, tekrarın yapmayalım
Doğruların yanında, kurallara uyalım
Engellinin her daim, yardımcısı olalım
Söyle nasıl ederdin, sen engelli kalsaydın.
Kayaturan görmüyor, engelliyi bazısı
Anlatamam bilmezsin, yüreğimin sızısı
Kaderim der geçerim, elbet alın yazısı
Söyle nasıl ederdin, sen engelli kalsaydın.
                               Şevki KAYATURAN
GEL SEN ALLAH DE
Sayılı şu günler gelip geçmeden
Allah de yüreğim gelsen Allah de.
Ecel şerbetini n’olur içmeden
Allah de yüreğim gel sen Allah de.
Düşkün olma böyle dünya malına
Çıkmak için senet var mı yarına?
Şimdi gider belki sözler zoruna
Allah de yüreğim gel sen Allah de.
Kıl namazın bir vakidin kaçırma
Dalıp zevk sefaya yolun şaşırma
Kâr sayıp da zekâtından aşırma
Allah de yüreğim gel sen Allah de.
Tüketmeden dizlerinde takatın
Hayırsızsa neye yarar evladın
Azrail’den gel yemeden tokat’ın
Allah de yüreğim gel sen Allah de
Uzaklaşma sen Allah’ın farzından
Kış üşürsün yanarsın bak yazından
Git Muhammed ol Habibin izinden
Allah de yüreğim gel sen Allah de
Kayaturan, sığmaz iken dünyaya
Kabre konup çekilmeden hizaya
El açıp af dile sığın Mevla’ya
Allah de yüreğim gel sen Allah de.
         Şevki KAYATURAN

ÖZLEDİM SİVAS
Özledim sılayı özledim yurdu
Burnumda tütüyor özlemin Sivas
Anam bile seni beş vakit sordu
Özlemin çok büyük güzelsin Sivas.
Senden ayrılalı bak yıllar oldu
Ömrümün baharı gurbette doldu
Saçlarım ağardı tek tek yok oldu
Hücrelerim seni arıyor Sivas.
Doğup büyüdüğüm baba yurdumu
Anlatamam özlemimi derdimi
Anlayan yok nasıl etsem kendimi
Senin hasretinle yanarım Sivas.
Hanı nerde koyun kuzu güttüğüm
Tarlasına arpa buğday ektiğim
Okuluna Gürpınar’da gittiğim
Aklıma düştükçe ararım Sivas.
Dünyayı verseler vermem bir taşın
Adını andıkça akar gözyaşım
Unutur sandılar geçince yaşım
Dünden de beterim sorarım Sivas.
Nerde kaldı bulut yüklü dağların
Yemyeşildi ovaların bağların
Kızılırmak gibi kükrer çağlarım
Yararım dağların bilesin Sivas.
Ülkem cennet sende cennet gülüsün
Ozanı bol şairi bol ilisin
Gönüllerde olan sevgi selisin
Sana olan özlem diner mi Sivas.
Kayaturan ilim ifan yuvası
Yetişir oradan insanın hası
Soğuktur suları serttir havası
Yiğidom sözünden döner mi Sivas.
                     Şevki KAYATURAN




TAYFUN BULUT
ÖZGEÇMİŞ
1964 Afşin-K.Maraş Doğumludur. ADANA da yaşamaktadır. Bir Kamu Kuruluşunda görevlidir.
 Şiir yazmaya babasından etkilenerek ortaokul yıllarında başlamıştır.

GİDİYORUM 
Avuçlarıma bir kor oturup
Gülümsemen değince parmaklarıma
Uçuşunca  sözlerin etrafımda
Buralardan gitmek düşüyor aklıma..
Ne zaman baksam gökyüzüne
Gün siyahlara büründüğünde
Işıksız kalıyor yüreğim
Buralardan gitmek düşüyor aklıma..
Aklım kaybedince kendini duvarlarının içinde
Yüreğimin kıyısına oturunca gözlerin
Dönülmez yollar dönünce benden yana
Buralardan gitmek düşüyor aklıma..
Kara düşler düşmese aklıma
Esareti olmasa bağlandığım umutlarıma
Anılar zincirlemese gözlerimi
Buralardan gitmek düşüyor aklıma..
Çantam omzumda postallar ayağımda anılarım ardımda gidiyorum,
Ellerim koynumda yüreğim yangınlarda Umutlarım yarınlarda gidiyorum,
Aklım yarda gözlerim harda gönlüm darda Gidiyorum…                                                                     Sen kal sevdam ben artık buralarda Duramam,,,gidiyorum…
                                                                             Tayfun BULUT
ARTI SEVGİ
Ne zaman seni düşünsem
İçimi tarifsiz sevinçler kaplamakta
Sana duyduğum özlemlerim
Ruhumun derinliklerine akmakta
Ne zaman seni görsem
Yüreğim kuş gibi kanatlanmakta
Sana olan sürgün sevdam
Her gün artarak çoğalmakta
Ne zaman sen yanımda olsan
Aşkın ateşi beni yakmakta
Sensiz olduğum her günün
Gecesi gündüzüne karışmakta
Ne  zaman hayallere dalsam
Gerçekler bedenimi sarmakta
Umutlarım denizde bir sandal
Dalga dalga kıyıya vurmakta
Ne zaman mutlu bir çift  görsem
Ellerim ardımda bağlanmakta
Zamansız bu sevdaya düşeli
Firari gönlüm köşelerde ağlamakta
Ne zaman tenine dokunsam
Dokunan eller acımı dağlamakta
Öyle çok sevdim ki ben seni
Yüreğim bu acıyı zor katlanmakta.
                Tayfun BULUT

GÖNÜLÇELEN
Bu kaçıncı vurgun yemek
Bu kaçını gel deyip de
Sessizce çekip gitmek
Her defasında daha bir derinlere salıyorsun
Sayende yüreğim yaralı
Uykularım firari
Beni koynuna alan karanlık gecelerim
Sen, sen değilsin..
Seni düşünerek her  gece
Yalnızlığıma dost
Yıldızlar topluyorum gökyüzünden
Her birinin  adı var
Birinin adı sevda
Birinin adı aşk
Birinin de özlem
Tek tek seviyorum onları
Hele birde umudum var ki
O sönmesin diye gözlerimi kapatmıyorum
Bu yüzden firardayım uykulardan
Bu yüzden yüreğim yaralı
Bir de kayan yıldızım var ki
Tutmak ne mümkün, görmek ne mümkün
Çünkü o sen, uzaktan sevmeyi bilen
Gönülçelen…
Sen, sen değil misin?
                       Tayfun BULUT






DERNEK BAŞKANI İRFAN AŞIKOĞLU
SİNCAN İŞİTME ENGELLİLER DAYANIŞMA
DERNEĞİ
Kuruluş:1996 Kot No:06.51.176

       ÖZGEÇMİŞİ

         08.04.1989 Ankara doğumluyum. Dünya’ya gözümü açtığımda, Annemi ve Babanı işitme engelli olarak tanıdım. 3 yaşıma gelene kadar, konuşma dili olarak, ailemin ilk çocuğu olduğum için işaret dilini kullanmışım. İlkokulumu, Sincan 100.Yıl İlköğretim okulunda tamamladım. Ortaöğretimimi Lise Giriş Sınavlarında kazanmış olduğum N.M.Ç. (Batıkent) Anadolu Lisesini bitirdim. Şu anda da Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencisiyim. Aynı zamanda, AŞIKLAR GRUP LTD. ŞTİ.’ de Kurucu-Genel Müdürlük yapmaktayım.
         19.04.2009 tarihinde, işitme engelli insanları talebi doğrultusunda, Sincan İşitme Engelliler Dayanışma Derneği’nin başkanlığını üstlendim. Ana dilim işaret dili olduğu içinde, resmileşmesini istedim ve Ankara/Çankaya/Halk Eğitim Merkezi’nde düzenlenen 120 saatlik İşaret Dili Eğitimi programını başarıyla tamamlayarak işaret dili üzerine sertifika aldım.
         Derneğimiz 1996 yılında kurulmuştur. Derneğimizin amacı; Ankara/Sincan ilçesinde bulunan sağır ve dilsiz vatandaşların tüm sorunlarıyla ilgilenmek, sağır ve dilsizlerin toplum içindeki hayatlarını düzenlemek, özürlü vatandaşlarımızın sosyalleşmesini sağlamak, elverişsiz şartlardan kurtarmak ve sorunlarıyla ilgilenmektir. Projeler, sergiler, kurslar, lokaller vs. açmak. Derneğimiz Tandoğan Mahallesi Şehit Mehmet sok. ( Zülfü Çelik parkı ) yanı adresinde faaliyet göstermektedir. Ve başka şubesi yoktur. Bağlı bulunduğumuz bir üst kuruluşta Türkiye Sağır ve Dilsiz Dernekleri Milli Federasyonudur.
         2009 yılının haziran ayında, federasyonumuzun davetiyle, Sivas Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu, 3. Engelliler Şenliğine gittiğimde, tanımış olduğum ve çok sevdiğim, Şair Rıfat KAYA hocam ile uzun muhabbetimizin sonucu elinizde tutmuş olduğunuz YAŞATAN AŞK isimli Antolojiyi, derneğimiz yararına çıkarma kararı aldık. Ve çok yoğun ve zahmetli çalışmalarımız sonucu, böyle bir eser oluşturduk. Başta İşitme engelli insanlara ve Türk Milletine yararı olacağına kuvvetle inandığım bu kitabı sizlerle paylaşmanın gururunu yaşıyoruz.
          Kitapta emeği geçen başta Rıfat KAYA hocama, bize destekte bulunan ve şiirlerini paylaşan şair dostlarımıza, Günlük işaret dilinin hazırlanmasında emeği geçen Evren BARIŞIK ve resimlerini kullanmak üzere bizi kırmayan Ali ATEŞ ve Berna YİĞİT’ e, Kitabın derleyip toparlanırken tasarımında yardımcı olan Engin ÇELEBİ kardeşime ve ismini sayamadığım tüm dostlarıma teşekkürü bir borç bilirim.

İşitme Engelli Nedir?
         
İnsanın 5 duyu organından biri olan duyma fonksiyonunun belirli bir oranda kaybı ya da tamamiyle işlevini yitirmesidir.

İşitme Engelli İnsan Ne Demektir?
Açıkcası işitme engelli insanlar, dışardan herhangi bir sıkıntısı yokmuş gibi gözüksede, en ciddi insan problemlerini yaşayan insan tipidir. Çünkü düşünsenize, kişi görcek, hissetcek, yaşayacak ama duymadığı için normal iletişim kuramayacak ve ciddi bir ihtiyaç olan konuşma gereksinimini yerine getiremeyecek. Bu yüzden dilek, istek, arzu, duygu, düşünce gibi etmenleri dillendiremediği için toplumdan uzaklaşacak, içine kapanacak. Müthiş bir psikolojik buhranın içinde kendini bulan birey, tabiri caizse normal hayattan kopacak. Hayattan kopan kişi, sadece kendi özrünü taşıyan insanlara yaklaşacak ve toplum yeni yeni şeyler üretirken, gelişirken ve ilerlerken işitme engelli olan insan, hiç bir şey işitmediği için bilmeyecek ve öğrenemeyecek. Bilgisi dahilinde olmayan şeyi doğal olarak yorumlayıp uygulayamayacak.


Ve iletişim kuralı olan bu döngüyü hiç bir zaman gerçekleştiremeyecek. Sadece iletiyi algılama sıkıntısı olan insan, I.adımdan sonrasını ilelebet uygulayamayacağı için, toplumdan ayrı kalması, işitme bireylerin anti-sosyalleşmeyi, psikolojik sıkıntıları, içine kapanıklığı olgunlaştıracak. Bununla beraber kişi evlenmek, iş sahibi olmak, gündelik yaşamını sürdürmekte ciddi sıkıntılar çekmek gibi yığınla problemle karşı karşıya kalacaktır.


İşitme Engelli İnsanların Problemleri
¯            En basitinden kapınızın zili çaldığında,
Çocuğunuz ağladığında,
Hastaneye gittiğinizde, doktor size sıkıntınızın ne olduğunu sorduğunda,
Tapu dairesi, noter gibi yerlerde alım satım yaparken iletişim kuramadığınız için yapacağınız hareketlerde,
Karşıdan karşıya geçerken, görmediğiniz bir arabanın kornasını işitmediğinizde,
Çocuk sahibi olduklarında, onların gelişimi ve yetişimi açısından gerekli iletişimi kuramadıklarından, çocuklarıyla ayrı dünya haline gelen işitme engelli anne-babanın duygularında,
¯            Çalışıyorlarsa eğer, çalıştıkları yerde ki  sisteme ayak uydurmak için yaşamış olduğu sıkıntılarda,
Meslek edinmede,
Eğitimini tamamlamak isteyenlerin, istedikleri gibi eğitim alamamasında,
¯            Trafikte,
¯            Herhangi bir alış verişte,
¯            Telefon kullanırken (mesaj hariç) hiç bir arama fonksiyonunu uygulayamamakta,
Televizyonda bir haber izlerken ya da bir program, merak etmesine rağmen öğrenememesinde, gibi …Saymakla bitmeyecek yığınla problem… Ama şu var ki biz derneklerin, gönüllü yardımsever insanların ve de yetkili merciilerin destek ve yardımlarıyla bu problemleri minimize etmek bizim elimizdedir. Bu hususta da , işitme engelli insanların duymayan kulakları, konuşamayan dilleri olup, acizane duyduklarımızı, dillendirmeyi bir görev adlederim.
ÇÖZÜM
v            Özürlü aileleriyle, çocuklarıyla özel olarak ilgilenilip, desteklenmesi,
v            Hastanelere, birer işitme engelli tercüman yerleştirerek, gelen engelli vatandaşın yönlendirilmesi ve muayenesinin kolaylaştırılması,
v            Anlaşmalı tercümanla çalışan noterlerin sayısının arttırılması,
v            Resmi dairelerde tercüman bulundurulması,
v            Meslek edinmeleri için, birilerinin keselerini dolduran, kontrolsüz ve başı boş projeler değil,  kontrollü ve yararlı projeler üretilmesi ve desteklenmesi,
v            Eğitim almaları için uygun şartların ve bölümlerin arttırılması,
v            Özürlü kadrolaşmasının, kişiye uygun ve yerinde yapılması,
v            Yeminli tercümanların, para için değil, hizmet için çalışma mantığının aşılanması ve eğitilmesi,
v            Televizyon programlarının çoğunda, ekranın köşesinde tercümanın muhakkak bulundurulması,
v            Sosyal hakların, yaşamlarını kolaylaştırmaya yönelik olması için çalışmalarımızla, ( ÖTV,SU,ELEKTRİK,DOĞALGAZ,TELEFON) gibi konularda kolaylık sağlanması,
v            İşitme engelli toplulukların desteklenmesiyle,
v            Sadece 3 Aralık özürlüler gününde değil, her daim hassasiyetle yaklaşarak, yardım ve hayır anlayışıyla özürlü vatandaşlarımıza bir nebze olsun çözüm getirebiliriz. Tabiki, ALLAH vergisi bu özrün kendine göre birçok sıkıntısı vardır. Ama üzerimize düşen vergiyi ödemek toplum sağlığı ve geleceği için, mecburi bir gönül borcudur.
            Aziz ve Büyük Türk Milletinin bireyleri olan ve ülkemizde ciddi bir çoğunluğu kaplayan işitme engelli insanlara her daim sevgi, saygı, yardım ve hayır anlayışıyla yaklaşmak dileğiyle Teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

                                                            İRFAN AŞIKOĞLU
                      Sincan işitme Engelliler Dernek Başkanı

GÜNLÜK İŞARET DİLİ
NOT:
Günlük İşaret dilini hazırlama amacım, gündelik hayatta işitme engelli bir insanla karşılaştığımızda, konuşabilmeyi becerebilmektir.
Umarım, toplumumuza katkısı olur.
* İşaret dilini öğrenmek isteyen insanlar, yakınlarındaki işitme Engelli Derneklerine başvurabilirler.

ALFABE








DERNEĞİMİZİN FAALİYETLERİ
Sincan Derneğimizin düzenlemiş olduğu Konya Gezisi

TÜRKİYE İŞİTME ENGELLİLER FEDERASYONU DAVETİYLE GİDİLEN SİVAS GELENEKSEL ÖZÜRLÜLER ŞÖLENİ
        Sayın Milletvekili Lokman AYVA’nın Özürlüler Üzerine
        Rifat KAYA ile Derneğimizin Tanıştığı Günde Çekilen Bir Hatıra Fotoğrafa

        Şair Rıfat KAYA (Soldan İkinci)  ve  Şair Ahmet ACAR (Sağdan İkinci)
Engelliler Derneği  Başkanını ve Heyetini Ağırlarken.
Engelliler Derneği  Başkanı İrfan AŞIKOĞLU (Sağdan Birinci)

KAYNAK:
KAYA, Rifat, “YAŞATAN AŞK” Kırkayak Matbaacılık LTD.ŞTİ Mart, 2010, Ankara
İsteme Adres: Rifat KAYA, Cep: 0541 401 39 00  Emeil:
http://www.antoloji.com/rifat-kaya/siirleri/
http://rifatkaya.com/modules.php?name=Flash_Siirler

http://uyeler.antoloji.com/rifat-kaya-1/siir-ve-sairlere-yazdigi-yorumlar/sayfa-541/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder